Son Durakta, Son Umut | Antesteziyoloji ve Reanimasyon

Kaiser

⋞ 〈 ☪ 〉 ⋟
Yönetici
Premium Üye
Geliştirici
Yardımsever Üye
Editör
Mesaj
3.660
Çözümler
343
Beğeni
3.499
Puan
1.849
Öncelikle merhabalar. Konuyu açma sebebimi şöyle özetlemek istiyorum, hayatın her köşesinde sizin,sevdiklerinizin veya tanıdığınız bir başkasının aynı duruma gelmesi durumunda biraz da olsa bilgi sahibi olmanız ve bilinçli hareket etmenizdir. Çünkü biz de bunca yıldır hep TV den, sağdan soldan duyduğumuz için, ancak başımıza geldiğinde olayın ve hayatın ciddiyetini çok daha iyi anladık. Çok zor bir sınavdı bizim için.

Başlıktaki ismi bilenlerin yanı sıra, ilk defa görenleriniz duyanlarınız da vardır. Reanimasyon..
Yeniden canlandırma,son durak vb. anlamlarına geldiğini sonradan öğrendiğim, annemin 61 gün boyunca yattığı, ve bu 61 günün 22 günü entübeye(solunum cihazı) bağlı geçtiği ve neredeyse her gitmemde soğuk olan yoğun bakım bölümü.
Sevdiğinizi her gün belli bir saatte en fazla 10 dakika görmek zorunda bırakılıp, geriye kalan 23 saat 50 dakika boyunca sevdiğinizi o soğuk odada yalnız bırakmak zorunda olduğunuz bir bölüm. Bunlar hoş olmayan tanımlar belki fakat aynı zamanda da bilgi haznesi çok büyük bir bölüm.
Bölümün simgesi zaten benim yazdıklarımdan çok daha fazlasını anlatıyor..

karadeniz.png


Annemin nasıl buraya düştüğünü kısaca anlatmak istiyorum: 2019 kasım ayında aşırı halsizlik,burundan gelen kan ve iki-üç dakikaya bir lavaboya gidip balgam çıkarmasıyla başladı her şey. Ertesi günün akşamına acile götürdük. Testler yapıldı vs. ve hemen oksijen maskesi takıldı, bu esnada annemin sesi soluğu gitmişti. Ağzını açtığı anda boğazına kadar dolup taşan balgamın hırıltılarından başka bir şey duyulmuyordu. Ertesi gün yoğun bakımda yer boşaldı ve "reanimasyona alıyoruz" dediler. İlk 1 hafta yoğun bakımda zaman rutin geçiyordu, anneme pnomoni tanısı(zatürre) konuldu ancak pek bir problem yoktu. Bir gün ziyaret saatinde gittiğimde doktordan "teyzenin bilinci kapandı, solunum cihazı takmak zorunda kaldık" cümlesiyle diz kapaklarımın bağı çözüldü. Anneme baktığımda 1 gün önceki halinden eser yoktu, göğüs kafesinden alnına kadar nefessizlikten mosmor kesilmiş, gözleri açık dümdüz tavana bakıyordu. Ne bir tepki, ne de bir ses.. Hiç bir şey yoktu.

Doktor "anlar mısın bilmem ama göstereyim yinede" diyerek annemin akciğer filmini gösterdi. Bir taraf balgam ve enfeksiyondan komple simsiyah iptal olmuş vaziyette, üstteki birleşim noktasından da enfeksiyon diğer akciğere geçiyordu ve yayılıyordu. Viral test yapıldı ancak doktor negatif çıktığını ve sorunun virüs değil, mikrobik olduğunu söyledi. Velhasıl bin şükür olsun annem yukarıda tanımladığım bu yoğun bakımdan sağ olarak çıktı. Ancak eskisinden çok farklı bir şekilde...Oradan sağ çıkmasının en büyük etmeni sanırım kronik başka hiç bir rahatsızlığının olmaması. Şeker,tansiyon,sinir vs. hiç biri yoktu. Tabi en başta Allah'ın izni..

Fazla uzatıp sıkmak istemiyorum ve sizi bilinçlendirmek istediğim noktalara değinmek istiyorum.

Annem servise çıktığında 61 gün hareketsiz kalmasından dolayı kalçasında hiç adını dahi duymadığım yatak yarasını gördük. Bir yumruk genişliğinde ve 4-5 cm kadar derinlikte 4.evreye ulaşmış bir yaraydı. Kemik görünecek düzeyde.
Servise çıktıktan bir gün sonra banyo sedyesiyle banyo yaptırmaya götürdüler annemi. Döndüğünde bacaklarının bazı noktaları mosmor kesilmişti. Vücut suyu görünce reaksiyona uğraşmış demek.
Yine ertesi gün bu morluklar şişti ve simsiyah bir balon gibi oldu. Bunlar da yatak yarasıymış ama banyoda su değince ortaya çıktılar. Yatak yarası nedir diye merak edenler google görsellerden bakabilirler.
Yatak yarası hakkında bu yaşadıklarımın bana öğrettiklerini, pansumanını, temizliğini vs. başka bir konuda anlatabilirim. Buna bağlı olarak doktorun bir başka hasta yakınına söylediği şu cümleyi de asla unutamıyorum;
"Yoğun bakımda 1 saniyede en kötü şeyler bile olabilir ama düzelmesi aylar sürebilir"

Sanırım yaralar da buna dahil oluyor..

Şimdi fazla uzatmadan aklınızın bir köşesinde bulunmasını istediğim şeyleri aktarmak istiyorum.

  • Allah korusun, olur da böyle bir duruma gelirseniz hastanızın durumuna göre eğer solunum cihazı bağlı değilse, her ziyarette pozisyonunu ve özellikle kalçasını kontrol edin. Eğer bir ihmal varsa doktorunuza söyleyin, belli zaman aralıkları ile hastanın pozisyonunun değiştirilmesini dile getirin.
    Hastanız kendi hareket edebilecek düzeyde ise sıkı sıkı 1-2 saatte bir pozisyon değiştirmesini tembihleyin.

  • Eğer hastanız akciğer enfeksiyonundan yatıyorsa, ve kendi gücüyle balgam çıkaramıyorsa, yanına küçük su şişesi yada bir kavanozla kantaron yağı ve yine bir miktar propolis götürün. Hemşirelerden düzenli olarak içirilmesini talep edin. Eğer hastanızın kendi kendine yeme içme kabiliyeti yerindeyse, bunu hastanın kendisine de iyice tembihleyin. Kantaron yağı antibakteriyel özelliği ile enfeksiyona karşı bir reaksiyon başlatır, propolis de aynı şekilde bu işi görür ancak + olarak balgamın çıkarılmasını tetikler ve kolaylaştırır.

  • Hastanızın vücudunun herhangi bir yerinde(özellikte belden aşağı), küçük çapta renk bozukluğu,sıyrık tarzında bir yara görürseniz zaman kaybetmeden her gün kantaron yağı sürün ve vücuda iyice yedirin, akabinde hemşirelerden bu konuda talepte bulunun. Bu durum yatak yarasının(özellikle baldır ve kalça bölümünde) başlangıcıdır.

  • Hemşirelerin ilgilenmesine dikkat edin. Eğer hastanızı umursamamazlık gibi veya yanlış bir hareket gibi bir şey gözlemlediğinizde yaka kartındaki ismini doktorunuza bildirin.

  • Yoğun bakım hastaları ve yatalak hastalar için tercih edilen simit şeklinde yastıklar mevcut. Medikallerde satılır. Bu yastığı da alın ve götürün, hastanın kalçasının altına koyulmasını rica edin. Ortası boşluk olduğu için kemik çıkıntısına bağlı olan basıncı düşürür ve yatak yarasının önlenmesinde büyük oranda fayda sağlar.

  • Hastanın yanında dirayetli olun. Yanına girerken üzüntünüzün üstüne perde çekin, sakın hiç bir şeyinizi belli etmeyin ve gelip geçiçiymiş gibi konuşarak moral açısından güç verin. Bu belkide yukarıda saydıklarımın arasında en önemlisi. Çünkü hasta kendinden vazgeçerse, yukarıdakilerde, o yoğun bakımda gösterilen çabalar da hiç bir işe yaramayabilir. Buna zemin hazırlamayın, hazırlanmasını engelleyin.

  • Bütün işi ve kotrolü asla sadece doktora bırakmayın.Çünkü o da orada sizin hastanızla beraber en az 10 kritik hastayla beraberinde ilgilenmek zorunda. Bu yüzden ilk günden itibaren hastanın beslenmesinden alt bezi temizlenmesine kadar her şeyini dikkat edin. Üzüntüye yenik düşüp bunları sakın ihmal etmeyin.

Daha çok fazla öneride bulunmak isterdim ancak yoğun bakımda yatan bir insan için sanıyorum ki en fazla bu kadar müdahelede bulunulabilir... Dediğim gibi sonraki konumda da yatak yarası hakkında edindiğim bilgileri payaşacağım. Belki şimdi değil ama herhangi bir zaman herhangi birinin google dan aratmasıyla bulup okumasına vesile olabilirim.

Ne ile, nasıl, ne zaman sınanacağımızın belli olmadığı bu hayatta, bu önerilerimi hastanızın sağlığı için dikkate almanızı rica ediyorum. Eğer üşenmeyip buraya kadar okuduysanız teşekkür ederim, hepinize sağlıklı günler diliyorum arkadaşlar. Kendinize ve sevdiklerinize dikkat edin.
 
Son düzenleme:
Geçmiş olsun. Umarım bir daha bu tür acılar yaşamazsınız.
Benim dedem, üst üste felç geçirdiği için artık yatağa bağımlı halde kalmıştı ve yanlış hatırlamıyorsam 1 buçuk sene sürekli yattı. En büyük korkumuzda yatak yarasıydı. Oluşmaması için sürekli pozisyonunu değiştiriyorduk. Bunun yanında yarayı önlemek için şişme yataklar oluyordu. Özellikle yaz aylarında çok işimize yaramıştı.

Bu tür acıları çekmeyenler anlamaz. Bence verdiğiniz bilgiler çok faydalı. Bu yüzden bu konuyu sabite alıyorum. Yatak yaralarıyla ilgili diğer konunuzu da merakla bekliyorum.
 
Çok teşekkür ediyorum Allah razı olsun. Gerçekten de öyle, dışarıdan duymak ile birebir yaşamak çok farklı.
Allah tüm hastalara şifa versin inşallah..
 
Geri
Üst