Anlatım Türleri ve Özellikleri (Konu Özeti)

Whistle

Ruhsuz Filozof
Kurucu
Kurumsal Üye
Geliştirici
Yardımsever Üye
Mesaj
11.494
Çözümler
546
Beğeni
12.045
Puan
5.864
1-BETİMLEYİCİ ANLATIM

Özellikleri:
1.Betimlemeler açıklayıcı ve sanatsal betimleme olmak üzere ikiye ayrılır.
2.kişinin iç dünyasını anlatan betimlemelere tahlil(ruhsal portre) denir.
3.Kişinin dış görünüşünü anlatan betimlemelere simgesel betimleme denir.
4.Roman, hikâye, tiyatro, gezi yazısı, Şiir gibi türlerde kullanılır.
5.Kelimenin yan ve mecaz anlamlarına yer verilebilir.

Sanatsal Betimleme:
1.İzlenim kazandırmak amacıyla yazılır.
2.Değişik duyulara seslenen özel ayrıntılar üzerinde durulur.
3.Ayrıntılar sübjektif olarak verilir.
4.Amaç sanat yapmaktır.

Açıklayıcı Betimleme:
1.Bilgi vermek amacıyla yazılır.
2.Genel ayrıntılar üzerinde durulur.
3. Ayrıntılar objektif (olduğu gibi)olarak verilir.
4.Amaç sanat yapmak için değil, bir konu hakkında bilgi vermektir.
5. Değişik duyulara seslenen özel ayrıntılar üzerinde durulmaz.
6.Betimlenecek varlığa kişisel duygu ve düşünceler katılmaz.
Örnek metinler: s.92�Akdeniz Bölgesi�

2-ÖYKÜLEYİCİ ANLATIM

Özellikleri:
1.Olay, kişi, mekân ve zaman ortak öğeleridir.
2.Olaylar birinci şahsın ağzından anlatılabilir.(Anlatıcı olay kahramanlarından biridir)
3.Sanat metinleri öyküleyici anlatımla yazılır.
4.Olaylar ilahi bakış açısıyla anlatılabilir.
5.Olaylar 3.şahsın ağzından anlatılabilir.(Olan biten bir kamera sessizliğiyle izlenip anlatılır
6. Kişi, mekân ve zaman olay ve olay örgüsünü oluşturmak için kullanılan ögelerdir.
7.Öyküleyici anlatım hikâye, roman, anı, söyleşi, görüşme(mülakat) gibi metin türlerinde kullanılır.
8.Öyküleyici anlatımda bir olayın olması şarttır.
9.Yaşanmış olaylarda olay zincir, kurgulanmış olaylarda olay zinciri vardır.
10. 3.Şahıs anlatımda anlatıcı her şeyi bilir.
11. Öyküleyici anlatım sanat metinlerinde ve öğretici metinlerde kullanılır.
12.Sanat metinlerinde anlatıcı kurmaca kişi öyküleyici metinlerde ise gerçek bir kişidir.
13.Kelimeler daha çok mecaz ve yan anlamda kullanılır.

3-COŞKU VE HEYECANA BAĞLI (LİRİK) ANLATIM

Özellikleri:
1.Lirik anlatımda dil �heyecana bağlı işlev�de kullanılır.
2.Coşku ve heyecana bağlı anlatım daha çok şiir, roman, hikâye, tiyatro türlerinde kullanılır.
3.Öyküleyici anlatımda bir olay ve durumun anlatılması; betimleyici anlatımda kişi, durum ve varlıkların betimlenmesi; lirik anlatımda ise duyguların ifade edilmesi esastır.
4. Coşku ve heyecana bağlı anlatımlarda kelimeler daha çok mecaz ve yan anlamda kullanılır.
5.Öyküleyici anlatımlarda olay ve durumlar anlatılırken duygusal düşünceler katılmaz. Coşku ve heyecana bağlı anlatımda duygular ve içinde bulunulan ruh hali yansıtılır.

4-DESTANSI(EPİK)ANLATIM

Özellikleri:
1.Olağanüstü olaylar ve kişiler anlatılır.
2.Destan türünün yiğitçe havası vardır.
3.Yapıp etmeler yani fiiller ön plandadır.
4.Tarihi konular ve kahramanlıklar işlenir.
5.Etkileyici bir özellik taşır.
6.Sürekli hareket vardır.
7.Kelimeler mecaz ve yan anlamlarda kullanılabilirler.
8 Şiir, destan roman, hikâye, tiyatro, destansı anlatımın kullanıldığı türlerdir.
9.Anlatımda abartıya yer verilebilir.
10.Sanatlı bir dil kullanılır.

Örnek metin: s.124 Çanakkale Şehitlerine, s. 125Sivastopol,Osmancık, Kanije Kalesi'nin Fethi, Genç Osman

5-EMREDİCİ ANLATIM

Özellikleri:
1.Dil alıcıyı harekete geçirme işlevinde kullanılır.
2.Emir, telkin, öneri anlamı taşıyan ifadeler yer verilir.
3.Öğretici ve açıklayıcı yönleri vardır.
4.Cümlelerde fiiller hakimdir.
5.Uyulması beklenen bir üslubu vardır.(Zorlama anlamı vardır)
6.Sosyal hayatın düzenlenmesinde emredici anlatım kullanılır.
7.Trafik kuralları, bazı eşyaların kullanma kılavuzları, ilaçların kullanma kılavuzları emredici anlatıma örnek verilebilir.

6-ÖĞRETİCİ ANLATIM

Özellikleri:
1.Dil daha çok göndergesel işlevde kullanılır.
2.Söz sanatlarına, kelimelerin mecaz anlamlarına yer verilmez.
3.Verilen bilgiler örneklerle ve tanımlarla pekiştirilir.
4.Daha çok nesnel cümleler kullanılır.
5.Açıklama, aydınlatma, bilgi verme amaçlarıyla yazılır.
6.Öğretici metnin anlaşılması ve yorumlanması için okuyucunun verilen bilgiyi kavrayabilecek birikime sahip olması gerekir.
7.İfade hiçbir engele uğramadan akıp gider.
8.Gereksiz söz tekrarı yapılmaz.
9.Ses akışını bozan, söylenmesi güç sesler ve kelimeler yoktur.
10.Dil ve ifade sade, gösterişsiz ve pürüzsüzdür.
11.Düşünce ve duygular kısa ve kesin ifadelerle dile getirilir.
12.Bu anlatım türü daha çok ansiklopedilerde ve ders kitaplarında kullanılır.
13.Tarihi metinler, Felsefi metinler, Bilimsel metinler gibi bölümleri vardır.

7-TARTIŞMACI ANLATIM

Özellikleri:
1.Dil daha çok göndergesel işlevde kullanılır.
2.Düşünce ve duygular kısa ve kesin ifadelerle dile getirilir.
3.Dil ve ifade sade, gösterişsiz ve pürüzsüzdür.
4.Gereksiz ifadelere yer verilmez.
5.Karmaşık ve anlaşılması güç cümleler kullanılmaz.
6.Ses akışını bozan, söylenmesi güç sesler ve kelimeler yoktur.
7.Savunulan ve karşı çıkılan görüşlere yer verilir.
8.İki farklı bakış açısının olduğu konular bu türde işlenmeye daha elverişlidir.
9.Fıkra, deneme, makale, röportaj gibi türlerde kullanılır.
10.Yeteneğe, bilgi ve deneyime göre yöntem belirlenir.
11.Eleştirici bir bakış açısıyla yazılırlar. Anlatım tarzı sohbete varabilir.
12.İhtimal bildirmeyen, kesin, kanıtlanmış bilgiler kullanılır.

8-KANITLAYICI ANLATIM

Özellikleri:
1.İnandırma, aydınlatma, kendi görüşünü kabul ettirme amaç edinilir.
2.Kavramları tanımlama ve açıklama önemlidir.
3.Okuyucu ve dinleyiciyi ikna etmek, düşündürmek ve üzerinde durulan konudan uzaklaşmamak için bazı kelime, kelime grupları ve cümleler tekrar edilir.
4. Konuşmacı ve yazar üzerinde durduğu konuyu aydınlatmak ve düşüncelerini kabul ettirmek için örneklere başvurur.
5.Konuşmacı ve yazar konuyu aydınlatmak maksadıyla farklı kişilerin düşüncelerine müracaat eder.
6.Kelimeler ve kelime grupları gerçek anlamında kullanılır.
7.Dil daha çok göndergesel işlevde kullanılır.
8. Tanımlama, açıklayıcı betimleme, sınıflandırma örneklendirme, karşılaştırma, tanık gösterme, sayısal verilerden yararlanma gibi düşünceyi geliştirme yollarından faydalanılır.
9.Kanıtlayıcı anlatımda hitap edilen toplumun kültür düzeyi ve beklentileri önemlidir.


9-DÜŞSEL (FANTASTİK) ANLATIM

Düşsel Anlatımın Özellikleri:

1.D.A.da konu; olağanüstü ve fantastik özelliklere sahip, hayal ürünüdür.
2.Zaman belirli ya da belirsizdir; olağanüstü özelliklere sahip olabilir.
3.Mekân, olağanüstü, düşsel öğelerden oluşmuş olabilir. Mekân günlük yaşamda karşılaşamayacağımız niteliktedir.
4.Kişiler çoğu zaman gerçekten uzak kişilerdir. Olağanüstü nitelikte olabilirler.
5.Düşsel anlatımda hayal, varsayım, abartma, kişileştirme gibi unsurlar çok kullanılır.
6.Daha çok di'li veya miş'li geçmiş zaman kipi kullanılır.
Örnekler: Harry Potter, Yüzüklerin Efendisi, Gora, E.T,Yıldız Savaşları

Düşsel Anlatımla; Düşsel Olmayan Metinlerin Benzer Ve Farklı Yönleri:

Benzerlikleri:
Her iki anlatımda da yapıyı meydana getiren ögeler (kişi,zaman,mekan,ve olay örgüsü)aynıdır.

Farklılıkları:
1.Düşsel anlatımda: D.A.da konu; olağanüstü ve fantastik özelliklere sahip,hayal ürünüdür.
Düşsel Olmayan Anlatımda: Konu yaşanmış ya da yaşanabilir olmalıdır. Günlük yaşama ait unsurlar konu olabilir.

2. Düşsel anlatımda: Tema hayali unsurlardan oluşur
Düşsel Olmayan Anlatımda: Tema konuyla ilgili olarak günlük yaşama ait, yaşanabilir özelliktedir.

3. Düşsel anlatımda: Zaman belirli ya da belirsizdir. Bazen zaman ötesi nitelikler taşır.
Düşsel Olmayan Anlatımda: Zaman belirli ya da belirsizdir. İçinde bulunduğumuz zamanın özelliklerine sahiptir.

4. Düşsel anlatımda: Mekân olağanüstü, düşsel ögelerden oluşmuş olabilir. Mekân günlük yaşamda karşılaşamayacağımız niteliktedir.
Düşsel Olmayan Anlatımda: Mekân, olağanüstü düşsel ögelerden uzak sıradan, günlük yaşamda karşılaşacağımız mekânlardır.

5. Düşsel anlatımda: Kişiler çoğu zaman gerçekten uzak kişilerdir. Olağanüstü nitelikte olabilirler.
Düşsel Olmayan Anlatımda: Kişiler gerçekte olabilecek, sıradan, günlük yaşamda karşılaşabileceğimiz kişilerdir.


10-GELECEKTEN SÖZ EDEN ANLATIM

Gelecekten söz eden anlatımın kullanıldığı metin türleri: roman, hikâye, tiyatro, şiir, deneme

Gelecekten söz eden metinlerin ortak özellikleri:
1. Gelecekten söz eden metinler varsayım ile oluşmuştur.
2. Gelecekten söz eder.
3. Verilerden yola çıkılarak geleceğe ait tahmin yapılabilir.
4. Olandan çok olması istenilen anlatılır.
5. Gerçekleşmesi mümkün olmayan tasarı ve düşünceler(ÜTOPYA) anlatılır.
6. Genellikle gelecek zaman ifadesi kullanılır.

Gelecekten söz eden anlatım ile Düşsel anlatım arasındaki benzerlik ve farklılıklar: Gelecekten söz eden anlatımda ve düşsel anlatımda kişinin kendi hayal dünyasındakiler dile getirilir ve buna göre bir anlatım yolu seçilir. Düşsel anlatımda gerçeklikle ilgisi olmayan tamamen çağrışımlara dayalı olaylar, kişiler, zamanlar anlatılır ve bu yapı unsuruyla konu ve tema oluşturulur. Gelecekten söz eden anlatımda ise gerçeklerden yola çıkılarak tahmine dayalı bir anlatım yolu benimsenir. Yani gelecekten söz eden anlatım gerçeğe daha yakındır.

11-SÖYLEŞMEYE BAĞLI ANLATIMLA OLUŞTURULMUŞ METİNLERİN ÖZELLİKLERİ

1.Jest ve mimikler anlatımın gücünü arttırır.
2.Sohbet, mülakat ve diyalog, monolog metinleri söyleşmeye bağlıdır.
3.Karşılıklı konuşmalar, bağlama ve konuşulan kişiye göre değişebilir.
4.Görme ve işitmeyle kurulan iletişim önemlidir.
5.Vurgu ve tonlama önemlidir.
6.Hikâye Roman Tiyatro, Mülakat, Röportaj, Monolog söyleşmeye bağlı anlatımın kullanıldığı metin türleridir.
7.Roman, hikâye ve tiyatrolardaki karşılıklı konuşmalara diyalog, iç konuşmalara ise monolog denir.
8.Tekrarlar söyleşmeye bağlı anlatımlarda ifadeyi kuvvetlendirir.
9.Söyleşmeye bağlı metinlerde anlatımın süresi sınırlandırılmalıdır.

12-MİZAHİ ANLATIM

Özellikleri:
1.Okuyucuda uyandırılmak istenen etkiye göre düzenlenir.
2.Ses, taklit, hareket ve konuşma önemlidir.
3.Mizahi unsurlarda gerçekten sapma vardır.
4.Mizahi unsurları oluşturmada karşılaştırmalar, durumlar, hareketler, kelime ve kelime gruplarından yararlanılabilir.
5.Amaç okuyucuyu düşündürmek ve eğlendirmektir.
6. Roman, hikâye, tiyatro, şiir, deneme gibi türlerde kullanılır.
7.Mizahi anlatımlarda dil bir olayı anlatmak için kullanılır.(sanatsal, edebi işlevlerde kull.)


KANITLAYICI ANLATIM

Ortaya atılan herhangi bir konu, düşünce, görüş veya yargıyı okuyucuya (veya dinleyiciye) kabul ettirmek için başvurulan anlatım biçimine kanıtlama (ispat yoluyla anlatım) denir. Bu anlatım biçimi -genellikle- makale, deneme, fıkra, eleştiri gibi yazılı türlerle; konferans, açık oturum, münazara gibi sözlü kompozisyonlarda kullanılır.

Kanıtlamada önce, kişiye ait düşünceler (yargılar, kanaatler ...) ortaya konur, sonra bu kanaatlerin doğruluğunu ispatlayacak delillerden, belgelerden de yararlanılarak dinleyici veya okuyucu ikna edilir. Bu anlatım biçiminde bir başka üslûp olarak da önce yazarın katılmadığı zıt düşünceler söylenir sonra bunların yanlışlığı belgeleriyle ispatlanır.

FANTASTİK ANLATIM

Gerçek dışı ve düşsel nitelikteki olgu ve oluşumları niteleyen sözcük. FANTAZİ Büyük ölçüde bireysel istek ve kaprislere göre biçimlenmiş, amacı somut bir işlevi yanıtlamak olmayan, özellikle genel-geçer eğilimlere uymayı yadsıyan her tür sanatsal ürün, tutum ve davranış. Soyutlaştırma Yüzey ya da hacim sanatlarında gerçek varlıklara gönderme yapan betilerin tanınamayacak derecede yalınlaştırılması. Üsluplaştırma işlemine benzer gibi gözükse de, ondan tümüyle farklıdır. Üsluplaştırma betiyi gerçek bir varlık olarak tanınabilirlikten uzaklaştırmaz. Ayrıca Soyutlaştırma tümüyle bireysel bir etkinlik olduğu halde, üsluplaştırmada genel toplumsal biçim kalıplarına uymak söz konusudur. Soyut Resim Soyut Ekspresyonizmin 1950lerin sonuyla 1960lar arasında gelişen bir dalı. Büyük oranda A.B.D.ye özgüdür. Geniş, homojen boyanmış ve birbirinden yalıtılmış renk lekeleri oluşturmaya dayanan bir resim anlayışı getirmiştir. Gölge-Işık ve Devingenlik etkisini yadsıyışıyla soyut sanatın en uç noktası sayılabilir. Sanatta İlk Soyutlaşmanın Başlama Nedenleri Buzul Çağının sonuna kadar insanların yiyeceklerini hazır olarak doğadan aldıklarını gördük. Yani insan yiyeceğini doğadan gasp suretiyle temin ediyordu. Fakat bu çağda insan avcıdır ve yabani meyveleri toplayarak geçinir. Taştan balta, ağaçtan yay ve mızrak, kafataslarından kap-kacak yapmaktadır. Avı için büyü yapar, tuzaklar kurar. Avını kayalara resmeder, resimde onu öldürür. Böylece avını yakalayacağına inanır. Buzul Çağında insan düşüncesi hayvanla ilgilidir. Kendini problem olarak ele almamıştır. Ortataş Çağında ise insanın kendini gözlemlediği görülüyor. Buzul Çağında insan resimleri canavarımsı değildir. İnsanın içini ürperten bir anlatım yoktur. Henüz neyin iyi, neyin kötü olduğunu bilmemektedir. Günah fikri henüz doğmamıştır. O aynen Eskimolar, Buşmanlar gibi neşeli, sağlıklı bir vahşidir. Kendisinin yaptığı işler canavarcadır. Fakat onda canavar düşüncesi yoktur. Bu devrin insanı, bol su, ağaç, av, meyve ve zengin bir doğa içindedir. Ölülerini, ölüye ilişkin eşyalarla birlikte ve yaşayan bir insanın neye ihtiyacı varsa onlarla beraber gömüyor. Bu tasavvuru ilerde, büyük uygarlıkların başladığı Mısır ve Mezopotamyada da göreceğiz. Ayrıca Buzul Çağı insanları, ölünün doğal rengini yok etmek için onları kırmızı toprak boyalarla boyuyorlardı. Görüyoruz ki, Buzul Çağı insanında öldükten sonra yaşanıldığı inancı vardır.
Fakat bu dünya ve öteki dünya gibi bir tasavvurları yoktur. Bütün bu hususları bize Buzul Çağı sanatı açıklamaktadır. Bu çağın resimlerinde bir şey üzerinde kafa yormak olmadığı gibi, düşünülmüş, soyut anlamda ulvi bir tasarım da yoktur. Bu resimler, tamamen hali gösterirler ve içinde yaşanılan somut dünyanın birer aynasıdırlar. Demek ki, Buzul Çağı insanının dünyası, soyut olmayan bir bütünle ilgilidir. Bu devrin sonundaysa, insan tamamen bir başka ortamdadır. İnsan artık bizzat kendini gözlemlemektedir. Resimlerdeki hayvanın yerini insan almıştır. Hayvan resimleri tamamen kaybolmamakla birlikte azalmıştır. Bu olayı Ortataş Çağında görüyoruz. Henüz tarım, hayvanları evcilleştirme ve çanak-çömlek gibi tasarımlara ait buluşlar yoktur. Fakat bütün bu buluşların hazırlıkları görülmektedir. Bunların hazırlanma devri olan Ortataş Çağı İ.Ö. 10.000 - 4.000 arasıdır. Verilen bu tarihler Güney Avrupa içindir. Kuzey Avrupada ise İ.Ö. 10.000 - 2.000 arasıdır. Tarımın ilk kez Mezopotamya ve Mısırda görüldüğü gerek kazılardan, gerekse din kitaplarından bilinmektedir. Tarımla, insanoğlu tüketicilikten üreticiliğe geçiyor. Yani kendi ihtiyacını artık bizzat yaratan varlık durumuna geçiyor. Bu olay, insanlığın oluşunda büyük bir değişmeyi göstermektedir. Tarımla beraber toprağa yerleşme başlıyor. Tarım yapılan yerlerde köyler kuruluyor. Kalabalık bir insan topluluğunun çalışması, toprağın ürün vermesi fikri, bereketin sırrı, ölüm ve doğum üzerinde düşünme, tohumun verimliliği, hava, güneş, yağmur gibi etmenler üzerinde endişeler ortaya çıkıyor.
Fantastik Türünün Ortaya Çıkışı Fantastik yazının geçmişi 17. yüzyılın sonlarına kadar uzanır. Bu yüzyılda Batı edebiyatlarında verilen eserlerde fantastik öğelere rastlanır. Fransız yazar Charles Pernault eserlerinde fantastik öğelere yer verenler arasındadır. Gerçekte ise bu yazın William Beckpord’un Fransızca olarak yazdığı Vathek, Sasques Cazotte’un Diable amoureux adlarında bu türe örnek oluşturabilecek özellikteki iki öyküsü ve 19. yüzyıl İngiltere’sinde gotik kaynaklı bir akımdan hareketle dehşet verici haydutluk maceralarına, hortlaklara, hayaletlere yer veren, polisiye roman kurgusundan da yararlanarak bir suçun işlenişini toplumsal gerçekliğe dayanarak anlatan “Kara Roman”ın etkisiyle kendisinden söz ettirmeye başlar. Geçen yüzyılın başlarından ortalarına kadar süren zaman kesitinde değişik ülkelerden – Amerika’dan İngiltere’ye, Fransa’dan Rusya’ya kadar uzanan bir yelpazede – Ludwig Tieck, Ernest Thcodor, Amcdeus Hoffmann, Achim Von Arnim, Nathani el Hawthorne, Washington Irwing, Prosper Merimce, Honorc de Balzac gibi ünlü yazarların kalemlerinden önemli fantastik yapıtlar çıkar. Önceleri sadece nesnel gerçekliğin sınırlarını aşma olarak algılanan fantastik tür, Edgor Allon Poc ile ussal biçimini bulur. Henry Sames tarafından ise yenilikçi bir anlatım içinde okuyucuya ulaşır. Fakat fantastik edebiyat bir tür olarak 18. yüzyılın sonlarında doğmuştur. Bu yüzyılda, bazı yapıtlarda, öteki dünyaya karşı bir ilginin, düşlere, mistik zevklere doğru bir eğilimin ve akılcılığa karşı bir tepkinin dile getirildiğini görüyoruz. Goethe ve Ann Rodeliff bu konuda sayabileceğimiz isimler arasında yer alır. Fantastik edebiyat kısaca ve kabaca söylenecek olursa, hayaletleri, ruhları, düşsel yaratıkları içine alan bir edebiyat türüdür. Öykü, roman, masal gibi türleri kapsayan bu edebiyat zaman içerisinde çok geniş bir yayılım göstermiştir. masalımsı öğelerden, olağanüstü, büyüleyici ortamlardan, harikalar ülkesinin sahnelerinden sıyrılarak gerçekçi bir

çerçeveye yerleşmiş, olaylar gerçek ortamlarda geçmeye başlamıştır. Bir varmış bir yokmuş ifadesiyle başlayan masallar okuru gerçeküstü, belirsiz bir ortama götürürken, fantastik öykülerde, mantık dışının gerçek ve günlük yaşama birdenbire giriverdiğini görüyoruz. Fantastik eserlerdeki kişiler ve olaylar tanıdığımız, içinde yaşadığımız evrendeki kişiler ve olayların değiştirilmiş biçimidir diyebiliriz. Çünkü olağanüstü olayların gerçekçi zemin üzerine oturtulması bu yeni edebiyat türünün başlıca özelliğidir. Fantastik Türünün Çeşitli Tanımları Castex Conte Fantatique en France (Fransa’da Fantastik öykü) adlı yapıtında şöyle yazar: “Fantastik …. Gerçek yaşama birdenbire gizemin girmesiyle …. Belirir”. Louis Vax L’Art et la Littérature Fantastiques’te (Fantastik Sanat ve Edebiyat): “Fantastik anlatı… bizim yaşadığımız gerçek dünyada yaşayan, bizler gibi ancak birdenbire kabul edilmesi olanaksız bir olay karşısında kalmış insanlar sunmayı sever.” Roger Caillois Au Coeur du Fantastique’te (Fantastiğin İçinde): “Tüm fantastik, bilinen düzenin bozulması, gündeliğin değişmez yasallığı içinden kabul edilmemeyecek olanın fışkırmasıdır” “Fantastik, kendi doğal yasalarından başka yasa tanımayan bir öznenin görünüşte doğaüstü bir olay karşısında yaşadığı kararsızlıktır” yukarıdaki tanımlardan da anlaşılacağı üzere fantastik, doğaüstü olayların gerçek bir zemine oturtulması ile ortaya çıkmaktadır. Olaylar ne kadar olağanüstü görünürse görünsün gerçeklik payı mutlaka vardır ve kişiler de yaşadığımız dünya içerisindedir. Todorov ise şöyle der: “Bir kitapta anlatılan bazı olayların açık biçimde hayal ürünü olduğunun belirtilmesi, yapıtın geri kalan bölümündeki hayal payını tartışılır kılar. Herhangi bir görüntü aşırı coşmuş bir hayal gücünün ürünüyse eğer, onu çevreleyen diğer olayların hepsinin gerçek olmasındandır. Fantastik edebiyat, hayalgücüne bir övgü olmak şöyle dursun, metnin büyük bölümünü gerçekliğe dayandırır. Fantastik edebiyat bize yalnız iki kavram sunar, gerçeklik ve edebiyat, üstelik ikisi de zor tanımlanır kavramlar. On dokuzuncu yüzyıl gerçeklik ve düşsellik ayrımının metafiziğiyle yaşamıştı ve fantastik edebiyat da bu pozitivist on dokuzuncu yüzyılın vicdan rahatsızlığından başka bir şey değildir. ancak bugün ne değişmez bir dışsal gerçekliğe ne de bu gerçekliğin yazıya aktarılmasından başka amacı olmayan bir edebiyata inanılıyor artık. Nesneler özerkliğini yitirirken, sözcükler özerklik kazandı.


KONUŞMALI ANLATIM ( DİYALOG )

Herhangi bir konu üzerinde iki veya daha çok kimsenin karşılıklı konuşturulduğu anlatım biçimine konuşmalı anlatım (diyalog) denir. Tiyatro eserlerinin tamamı bu anlatım biçimiyle kaleme alınır. Açık oturum, panel, forum, münazara, mülâkat ve röportaj gibi uygulamalar da diyalog tarzında yapılır. Hikâye, roman, sohbet, fıkra gibi türlerde anlatıma canlılık kazandırmak ve okuyucunun dikkatini çekmek için yeri geldikçe konuşmalı anlatımdan yararlanılır.

Konuşmalı anlatımda aşağıdaki hususlara dikkat edilir:

a) Kişilerin konuşmaları kendi karakterlerine, toplumdaki yerlerine, mesleklerine uygun ve tabiî olmalıdır. Öğretmenin bir öğretmen gibi, annenin bir anne gibi, doktorun da bir doktor gibi... konuşturulması gerekir

b) Konuşmalar, okuyucuyu bıktıracak derecede uzatılmamalıdır.

c) Cümleler, konuşma dilinin özelliklerine uygun biçimde düzenlenmelidir.

d) Sözün gelişinden kimlerin konuştuğu açıkça anlaşılıyorsa gereksiz açıklamalara ve ayrıntılara yer verilmez.

e) Karşılıklı konuşmalar, konuşma çizgisiyle (―) gösterilir. (Amerikan tipi yazılarda konuşma çizgisi kullanılmamakta, bunun yerine konuşmalar, tırnak işareti içinde verilmektedir.) Konuşma çizgisinin her zaman paragrafa konması gerektiği unutulmamalıdır. Bir kişinin sıra kendindeyken peş peşe söylediği cümlelerin her biri için konuşma çizgisi tekrarlanmaz. Konuşanın değiştiğini, sözün başkasına geçtiğini göstermek gerekince,
konuşma çizgisi tekrar konur.

MİZAH

Tanımıyla (resimli komik fıkra, komik bir durumu tasvir eden çizim) karikatür mizah anlamına gelir. Fakat canlandırılmış çizgi film ya da macera, fan¤¤¤i ya da romantik hikayeler anlatan resimli çizgi dizilerin arasında bulunduğu bazı karikatürlerin komik olma niyeti yoktur; buna rağmen karikatür kelimesi kullanıldığında, akla mizah gelir.

Karikatür olmamalarına rağmen, ilkçağlardaki tablolar ve çizimlerin birçok mizahi yanları vardı. Hatshepsut’sun hükümdarlığında (15. yüzyıl) Mısırlı bir kraliçenin aşırı yüklenmiş bir katır üzerine otururken oluşan kat kat vücudu ve sarkan göğüslerini gösteren tasviri, Japonya’da bin yıldan daha fazla bir süre önce yellenme yarışmaları ve Piskopos Tobanın erkeklik organı üzerine bir tomar kağıtları, Frans’nın el yazması ve kitaplarındaki süslenmiş harflerdeki komik ögeler 10–12’nci yüzyıl arasında; Vinci’nin karikatürleri, Pieter Bruegel’in 16. yüzyıl Hollandasının halka mal olan komik çizimleri, Batı Ukrayna’nın 16’ncı yüzyıl sosyal hicivden esinlenerek yapılmış dini tabloları, Japonya’nın gravürleri, Hindistan’ın Kalighat yergi çizimleri, 18 ve 19’uncu yüzyılda İngiltere’de James Gillray’ın, William Hogarth’ın ve George Gukshanki ve Fransa’da Honoré Deumier ve Juan David’in çalışmaları buna birer örnektir.

Bu çalışmalar karikatürün bir ya da daha fazla özelliğini, yergiyi, parodiyi, ince espriyi, şakacılığı, garipliği ve erotizmi sergiler. Mizah ve karikatürü tanımlama çabasında muhtemelen en uygun kategoriler; latife, komik anlatım, politik ve yerici mizah ve portre karikatürüdür.

İnce esprili (gag) karikatürleri sanata uygulanmış bir oturumluk esprilerdir. Nerede basıldıklarına bağlı olarak çeşitli biçimler alırlar; bazıları utandıracak kadar aptalca, diğerleri (görünüşte) daha entelektüel, diğerleri müstehcen ya
da garip (Gahan Wilson’un çalışmaları akla gelir). Komik öykü biçimindeki karikatürler gazete ve resimli çizgi roman gibi mizahi bir hikayeyi ya da gülünç fıkrayı birden fazla oturumda anlatır. Sık sık mizahi bir duruma düşen ve kurtulan daimi bir tipi karakterize eden üç ya da dört oturumluk biçimde; diğer zamanlar kahramanın komik halleri uzun süreye yayılmış olarak seri hale getirilir. Politik karikatürler tek oturumluk, sosyal, politik ve kişiliklerin zaaflarını dürter ve yorumlar ve durumda değişiklik olması için mücadele eder. Basının özgürlüğü olmayan bazı ülkelerde karikatür politik meselelerden kaçınır. Hicveden/mizahi çizimler belki de mizahtan öte sanatsal yapıya yönelir; duvara asıp sergileyecek kadar kalıcı görünürler. Sergilerde, kitaplarda, gazetelerde, dergilerde ve inceleme makalelerinde yer alırlar. Portre karikatür insanların abartılı tasviridir ve yukarıda belirtilen türlerin hepsinde bulunabilir.

Karikatürlerdeki mizah çağdaş toplumda engellerle uğraşmak zorunda kalmıştır. Özellikle Amerika ve Amerikalı olan herşeyi taklid eden ülkelerde politik doğruluk adına aşırı duyarlılık mizah sanatçısını engellemiştir. Resimli hikaye kahramanların içen, sigara içen, çapkınlık yapan ve zorba tavırları komik olmama yolunda arındırılmıştır. Politik karikatürler çeşitli etnik grupların bireylerini, kadınları ve politik şahsiyetleri nasıl gösterdikleri konusunda tehdit, boykot ve düpedüz sansür yoluyla kem küm edilmiştir.

Mizah karikatüristlerin karşılaştığı bir diğer mesele yapılan çalışmayı gazeteye satma konusundaki yarıştır. Amerika’da gazeteler ikamet eden karikatüristleri geçici olarak işten çıkarmış ya da çalışmalarını daha ucuza satan karikatüristlere bağlı olarak yeni karikatürist işe almamıştır. Pazar kaybetmenin yanı sıra karikatüristler için sonuç politik karikatürlerde daha az yerel meseleleri ele alma olmuştur. Problem çalışmalarını gazetelere satan karikatüristlerin dünya çevresinde seyahat ederek yerel sanatçıların pazarlarını ve işlerini elinden alıp, yabancı olaylar, kahramanlar, durumlar kullanarak ve genellikle medya emperyalizmi edebileştirmesiyle artmıştır.

Birçok yerdeki problem daha genç insanların tercihlerini mizah karikatürü değil, aksiyon/macera resimli hikaye olarak kullanmasıdır. Japon manga ya da anime, internet ve video oyunları, görsel efekt ağırlıklı filmlerden etkilenenler gazetedeki çizgi roman, politik karikatürleri ya da mizah çizimlerine ilgileri yok denecek kadar azdır.

Bir kişiyi ağlatana kadar güldüren komik bir karikatürden daha tatmin edici bir şey yoktur ve sonuç olarak bir mizah türünün diğer kültürel biçimler gibi kaybolmasına izin vereceğiz gibi görünmüyor.


GELECEKTEN SÖZ EDEN ANLATIM
Gelecekten söz eden anlatımın kullanıldığı metin türleri: roman, hikâye, tiyatro, şiir, deneme
Gelecekten söz eden metinlerin ortak özellikleri:
1. Gelecekten söz eden metinler varsayım ile oluşmuştur.
2. Gelecekten söz eder.
3. Verilerden yola çıkılarak geleceğe ait tahmin yapılabilir.
4. Olandan çok olması istenilen anlatılır.
5. Gerçekleşmesi mümkün olmayan tasarı ve düşünceler(ÜTOPYA) anlatılır.
6. Genellikle gelecek zaman ifadesi kullanılır.

“Gelecekten söz eden anlatım” ile “Düşsel anlatım” arasındaki benzerlik ve farklılıklar: Gelecekten söz eden anlatımda ve düşsel anlatımda kişinin kendi hayal dünyasındakiler dile getirilir ve buna göre bir anlatım yolu seçilir. Düşsel anlatımda gerçeklikle ilgisi olmayan tamamen çağrışımlara dayalı olaylar, kişiler, zamanlar anlatılır ve bu yapı unsuruyla konu ve tema oluşturulur. Gelecekten söz eden anlatımda ise gerçeklerden yola çıkılarak tahmine dayalı bir anlatım yolu benimsenir. Yani gelecekten söz eden anlatım gerçeğe daha yakındır.


SÖYLEŞMEYE BAĞLI ANLATIMLA OLUŞTURULMUŞ METİNLERİN ÖZELLİKLERİ

1.Jest ve mimikler anlatımın gücünü arttırır.
2.Sohbet, mülakat ve diyalog, monolog metinleri söyleşmeye bağlıdır.
3.Karşılıklı konuşmalar, bağlama ve konuşulan kişiye göre değişebilir.
4.Görme ve işitmeyle kurulan iletişim önemlidir.
5.Vurgu ve tonlama önemlidir.
6.Hikâye Roman Tiyatro, Mülakat, Röportaj, Monolog söyleşmeye bağlı anlatımın kullanıldığı metin türleridir.
7.Roman, hikâye ve tiyatrolardaki karşılıklı konuşmalara diyalog, iç konuşmalara ise monolog denir.
8.Tekrarlar söyleşmeye bağlı anlatımlarda ifadeyi kuvvetlendirir.
9.Söyleşmeye bağlı metinlerde anlatımın süresi sınırlandırılmalıdır.
 
Geri
Üst