Karl Marx

Cool

Üye
Üye
Mesaj
136
Çözümler
1
Beğeni
73
Puan
686
Ticaret Puanı
0
Yahudi asıllı Alman felsefecisi. 1818’de Almanya’nın Trier şehrinde doğdu ve 1883’te Londra’da öldü. Babası+ felsefeye meraklı bir avukat olup+ 1824’te Protestanlığı kabul etti. Yüksek tahsilini Bonn ve Berlin Üniversitelerinde yaptı. Tahsili esnasında Hegel’in felsefesinin tesiri altında kaldı. Bu arada Feuerbach ile tanıştı.

Önce öğretmenlik sonra gazetecilik yaptı. Başyazarlığını yaptığı ve Köln’de çıkan Rheinische Zeitung adlı propaganda gazetesinin kapatılması üzerine Paris’e gitti. Burada Fransız sosyalistleriyle tanıştı. Daha önce tanıdığı ve zengin bir fabrikatörün oğlu Friedrich Engels’le dostluk kurdu. Bu beraberlikleri ölene kadar devam etti. Marx+ Engels’in tesiriyle sosyalizmi benimsedi. 1847’de Fransız sosyalistlerinden ve anarşizmin öncülerinden Proudhon’un Sefaletin Felsefesi (Philosophie de la Misere) isimli kitabına karşılık olarak Felsefenin Sefaleti (Misere de la Philosophie)ni yazdı. Proudhon’u+ mülkiyetin tekamülünü ekonomik açıdan değil+ hukuki yönden ele aldığı için tenkit etmektedir. Marx’a göre cemiyette en yabancılaşmış sınıf işçi sınıfı olup+ onun “kurtulması” özel mülkiyetin kaldırılmasına bağlıdır. Tarihi tekamül de özel mülkiyetin kaldırılması yönünde olup+ Proudhon’u bunu görememekle suçluyordu. Marx+ kitabında mülkiyetin gelecekte alacağı şekli de izah etmektedir.

1848’de arkadaşı Engels ile birlikte Komünist Manifestosu’nu (beyanname) yayınladı. Burada komünizmin kurulması için düşündüğü çareleri sıralamaktadır. İhtilalci fikirleri sebebiyle Almanya’dan kovuldu ve Fransa’ya+ oradan da Londra’ya kaçtı. Burada ölene kadar Engels’in maddi yardımları sayesinde yaşadı. Onun ölümüyle yarım kalan eseri Das Kapital’i (Sermaye) burada yazdı. Bu eserinde kapitalizmin temellerini ve bu sistemi çöküşe götürecek kendi bünyesindeki tezatlarını izah etmektedir. 1864’te Birinci İşçi Enternasyonalinin liderliğini yapan Marx+ Çarlık Rusyasının aleyhinde ve İngiliz emperyalizminin lehinde yazılar yazdı. Çünkü sosyalizmin ilk önce İngiltere’de kurulacağını zannediyordu. Çarlık Rusyasına karşı hürriyet mücadelesi veren Şeyh Şamil’i methetmesi de sadece bu sebeptendir. Nitekim 13.9.1851’de Engels’e yazdığı bir mektubunda şöyle demektedir: “Türkleri komünal hayata sokmak mümkün değildir. Onları vatan sevgisinden+ dinlerinden+ gelenek ve dillerinden koparmadan ihtilale sürüklemek imkansızdır.”

1853 yılında yazdığı Şark Meselesi (Question d’Orient) isimli eserinde de Yunan Devletini kuran Rumların da+ Ruslar gibi slav asıllı olduğunu belirtmekte+ Çarlık Rusya’sının Balkanlarda yaşayan Osmanlı azınlıkları arasındaki faaliyetlerini izah etmektedir. “Rus memurları Türkiye’yi dolaşarak Ortodoks Rus Çarının Hıristiyan Rumların hamisi ve reisi olduğu fikrini telkin ettiler. Bilhassa güney slavlarına Rus çarını+ bütün slav ırkını bir idare altına alarak+ Avrupa’nın en hakim milleti yapacak mutlak kudretin sahibi olarak gösterdiler. Rum patrikhanesine bağlı olan papazlar+ bu fikirleri yayacak bir gizli cemiyetin en faal üyeleriydiler. Osmanlı Devletine karşı nerede bir isyan hareketi başlasa Ruslar fiilen ve nakden bu isyana yardım ederlerdi.” demektedir.

Marx’ın fikirlerinin dünyada büyük bir taraftar kazanması+ bünyesinde insan tabiatının hırs+ kin+ şehvet gibi vahşi tarafları ile ekonomik olayları ve siyasi çalkantıları sınırsız bir şekilde istismar etmesinden ileri gelmekteydi. Marksizm ve ondan doğan fikir akımları+ dünyanın kurulu düzenindeki bütün otoritelere karşı daima düşmanlık ve anarşinin temelinde yatan psiko-sosyal dinamikleri besleyen fonksiyonlara sahib olmuştur. İnsan tabiatına ters+ tatbiki imkansız düşünceler fiiliyatta isyankarlık ve inkar felsefesi olarak kendini göstermektedir. “Yığınlaştırma” çalıştığı cemiyet uğruna ferdin hak ve hürriyetlerine değer vermemektedir. Ona göre insan+ hiçbir özelliği olmayan “ekonomik hayvan”dır. Tek değer emektir.

Günlük hayatın ve pratiğin yalanladığı teorileri+ kendisinden sonra devamlı gözden geçirilmektedir. Bunu ilk olarak Edward Bernstein yaptı. Günümüzde en çok tartışılan yorumlar Jean Paul Sartre ve Althausser’e aittir. Eurocommunism ise Marksizmi Avrupa şartlarına uydurarak sosyalist tabanı genişletmek maksadına yöneliktir. 1975’lere kadar tartışılmış+ ancak pek rağbet görmemiştir. 1990 yılından itibaren Marx teorisi tamamen iflas etmiştir.
 
Geri
Üst