Felsefe Dersleri

Whistle

Ruhsuz Filozof
Kurucu
Kurumsal Üye
Geliştirici
Yardımsever Üye
Mesaj
11.535
Çözümler
549
Beğeni
12.175
Puan
5.915
Ticaret Puanı
1
DERS 1

A)Felsefe... ?
Linkleri görebilmek için giriş yap veya kayıt ol.

Felsefe kelimesi Yunanca'da fhilo(sevgi) ve sophia (bilgelik) kelimelerinin yan yana gelmesinden oluşuyor... fhilosophia (bilgelik sevgisi). Yunanlı düşünürler için "Bilgiyi sevmek, bilginin peşinden koşmak" anlamını taşır...


B)
Linkleri görebilmek için giriş yap veya kayıt ol.
?

Bak sana bu konuyu bir örnekle anlatayım, sen hiç dünyanın neden 365 gün ve altı saatte bir tur tamamladığını yani bir yıl diye niye bu hareketi tanımladığımızı merak ettin mi?, etmişsindir mutlaka. İşte bunun gibi bilmediğin, öğrenmek istediğin bir sürü konu var. Aslında filozoflarda böyle şeyler düşünüyorlar. Bunların nasıl olabileceğini, nelerin bunlara yol açtığını öğrenmeye çalışıyorlar... Öylesine derin düşünüyorlar ki bu konuları, anlamaya, yorumlamaya ve yaşamı anlamlandırmaya çalışıyorlar... Belli anlamlar bulduklarına inandıklarında da "Felsefe Sistemleri"ni oluşturmuş oluyorlar...


C)
Linkleri görebilmek için giriş yap veya kayıt ol.

Evet, yaşamı ve yaşamda varolan her şeyi... Filozof, soru sorar, merak eder ve öğrenmeye çalışır... Bilgi onun için ulaşılması gereken bir şeydir ve ona ulaşmak için habire koşar... Tam ulaştığını sandığı anda da yeni sorularla karşılaşır... Bak Ünlü filozoflardan Platon'un bir sözü var: "Felsefe, doğruyu bulma yolunda, düşünsel bir çalışmadır." diyor. Yalnız, burada ortaya çıkan sadece yeni bilgiler değildir, filozofun ürünü, bir ahlak anlayışını, yaşama biçimini doğurur... Örneğin, dünyayı idealardan oluşmuş, (yani sadece düşüncelerden, ve bu düşüncelerin görünüşlerinden) bir yapı olarak algılayan bir felsefe öğretisi, yaşama ilişkin tüm yargılarını da ona göre oluşturur.

Linkleri görebilmek için giriş yap veya kayıt ol.






Birde filozoflara bakalım neler diyorlar felsefe için: "Felsefe yapmak ölmeyi öğrenmektir."
Karl JASPERS

"Felsefe, neleri bilmediğini bilmektir."
SOKRATES

"Doğruyu bulma yolunda, düşünsel (İdealist) bir çalışmadır."
PLATON"İlkeler ya da ilk nedenler bilimidir felsefe."
ARİSTOTELES

"Mutlu bir yaşam sağlamak için, tutarlı eylemsel bir sistemdir."
EPİKUROS

"Felsefe tanrıyı bilmektir ve gerçek felsefeyle, gerçek din özdeştir."
AUGUSTİNUS "İnanılanı anlamaya çalışmaktır."ANSELMUS

"İnanılanın inanılmaya değer olup olmadığını araştırmaktır."ABAELARDUS


"Tanrıdır konusu, tanrının tanıtlanmasıdır."
A. THOMAS "Eleştiridir."CAMPENELLA
"Deney ve gözleme dayanan bilimsel veriler üzerinde düşünmektir."
F. BACON
"Felsefe yapmak doğru düşünmektir."
T. HOBBES

"Felsefe bir bilimdir ve geometrik yöntemi metafiziğe uygulamak gerekir, felsefeyi kesin bir bilim yapmak için."DESCARTES


"Felsefe, genelleştirilmiş bir matematiktir."
SPİNOZA
"Gerçekte doğru olanı algılamaktır. Felsefe göklerden yere inerek, beş duyuyla kavranan konularla ilgilenmelidir."
LEİBNİZ
"Bütün düşüncelerimizin duyumlarımızla, gerçek alemden geldiğini tanıtlamaktır."
LOCKE
"Felsefe duyumların bilgisidir."
CONDİLLAC

"İnsan zihninin mahiyetini incelemektir."
HUME
Sonuç olarak;Felsefe Yaşamdır...
 
DERS 2

A) Felsefe deyince ilk akla gelen Yunanlı filozoflar. Niçin felsefe eski Yunanistan'da başlamış?

Yunan coğrafyası antik dünyanın elverişli bir bölgesindeydi. Biliyorsunuz Eski Yunanlılar denizci ve tüccar bir topluluktu. Mısır ile Mezopotamya ve Doğu Akdeniz kıyıları ile ticari ilişkiler içindeydiler. Anadolu ve İtalya da koloniler kurmuşlardı.

Kent devletçikleri halinde yaşıyorlardı ve o günün dünyasına açıktılar. Belki bugünkü futbol kulüpleri temelinde gördüğümüz rekabet, o zaman "benim filozofum daha iyi" biçiminde kent devletçikleri arasında da vardı.

Düşüncelerini birbirlerine aktarabilecekleri bir yazı geliştirmişlerdi. Biliyorsunuz bu yazı Fenike alfabesinden geliştirilmişti. Ancak daha kullanışlıydı. Sesli harfleri içeriyordu.



B) Daha önce felsefece düşünmeye kaynaklık eden bilgiler yok muydu? Vardı. Eski Çin, Hint ve İran dillerinde ve mitoslarında(söylence) ; hem doğa hem de insan yaşamı konusunda derin felsefi düşünceler vardı.

Bu mitoslar felsefece düşünmekten çok din temelliydi. Oralarda , dinden bağımsız bir felsefi düşünce üretilememişti.

Kuşkusuz Yunan düşünürleri , bazı felsefi düşünceleri olduğu gibi, bazı bilgileri de doğudan ya da başka yerlerden aldıkları halde, farklı akıl yürütmeyle işlemiş , geliştirmiş ve düzenlemişlerdi.






C) Yüzlerce filozof, onlarca akım içinde felsefi düşüncenin gelişimini nasıl algılayacağım. Haklısın felsefeye bütüncül bir yaklaşım zor. 2500 yıllık belki daha da uzun süren bir düşünce mirasından söz ediyoruz.

Burada tarihi süreci izleyerek ilerleyeceğiz. Elimizden geldiğince , başarabildiğimiz ölçüde günümüze göndermeler de yapacağız.

Antik çağ felsefesine daha yakından bakmaya ne dersin. İlk sorular orada. Bizim forumda bile hala o dönemin soruları tartışma konusu olabiliyo



D) Antik Felsefe dilimi hangi zaman dilimini kapsıyor. Felsefenin ilk çağ tarihi M.Ö.vııı.yy.dan M.S. v.yy.a kadar uzanıyor.

Bu başlangıç dönemine "Antik Felsefe Dönemi" deniyor.

Biliyorum tarihlerden sıkılıyorsun. ancak düşünce bağlamını kurmak için zamanı göz ardı edemeyiz. Belki ileride Postmodern düşünürler bizi bu çizgisel zaman sorunundan kurtaracaklar.



Antik felsefenin ilk dönem düşünürleri hangi temel soruları sordular.
İlk filozoflar bütün varlıkların temelinde bulunanı bulmaya çalıştılar.


Kısaca "somut" ele tutulur şeyler üzerin düşündüler daha çok.



2.1

Sokrates'in adını çok duydum. Doğayı sorgulayan ilk filozoflardan onu ayıran neydi?
Çok sabırsızsın. Sokrates'in adını hepimiz duydu gerçekten. Ancak şu bir gerçek ki, Sokrates yazılı tek bir satır bile bırakmadı.

Kendinden önceki düşünürlerin tuttuğu yolun tersini benimsedi. Dış gerçekle değil, insanla ve ahlak sorunuyla ilgilendi.

Sokrates'e tekrar döneceğiz. Bu ilk bölümde Sokrates'e kadar olan döneme bakıyoruz.



A) Demek Sokrates önemli bir filozof. Ayrım yaparken Sokrates öncesi filozoflar diyoruz. Peki felsefe tarihinin ilk filozofları da biliniyor mu?
Keşke felsefe düşüncesi olmasaydı, ne güzel hiç bir şeyi sorgulamadan bize verilenle rahat ederdik diyenler için Thales suçlu sayılabilir.Çünkü hemen hemen tüm kaynaklar felsefeninThales'le başladığını belirtiyor.


Bir bakalım istersen:

Thales, "bilge" denen ilk kişiydi.(Yeni Başlayanlar İçin Felsefe)

Sokrates öncesi çağın ve felsefe tarihinin ilk filozofları;Thales, Anaksimandros, veAneksimenes idi. (100 Soruda Felsefe.)

Milet, ilk Yunan Filozofu , kendiliğinden materyalist

görüşün babası Thales'in(m.ö 600 e doğru)yurdu oldu. (Yüzyılların Gerçeği ve Mirası.)

Her neyse . Belki tüm yazarlar aynı kaynaktan yararlandı. Bir şey dikkatini çekmiştir. Dünyanın ilk filozofu olan Thales Anadolulu.



B) İlk filozofların düşüncelerinin esin kaynağı neydi? Hangi düşüncelere karşı çıktılar?İlk filozoflardan önce, evrenin ve tanrıların ortaya çıkışına ve ahlak konularına yönelmiş ozan düşünürler vardı.

Daha öncesinin mitosçu düşüncesi ile ilk filozoflar arasında düşünsel köprüyü bunlar kurdu. Az zaman değil 100-150 yıllık bir süreyi kapsadı bu geçiş.

Sözünü ettiğimiz ozanların yapıtları;

-"theogonia" tanrıların doğuşu

-"kosmogonia" evrenin doğuşu adını taşır.

Gördüğün gibi hala tam yanıtlanamamış konular. Ya da tam tersi kimileri için yanıtı iyi bilinen.

Bu ozanların en bilineni Hesiodos(M.Ö 700 yılları)

Yapıtında tanrıları işe karıştırmadan şöyle demiş.

*Başlangıçta bir boşluk vardı :Khaos

*Bunun yanında Analar anası : Toprak

*Tanrı :Eros

Başlangıç için oldukça sade bir yaklaşım. "Toprak Ana" yı şimdi bile kullanıyoruz.



C) Yedi Bilge ve Ozanlardan da kısaca söz eder misiniz? Ahlaksal konulara değinen , özdeyişler, öğütler ve kurallar koyan Yunan Düşünürleri "7 Bilgeler" diye anılır.

Onlardan söz etmişken adlarını da analım; Atina'lı Solon, Lindos'lu Kleobulos; İsparat'lı Khilon,Milet'li Thales; Lesbos'luPittakos; Priene'li Pias; Khorinthos'lu Periandros.

Yedi Bilge'nin kalan sözlerinden bir iki örnek istersin eminim.

Atinalı Solon; " İşin sonunu düşün"

Khorinthoslu Periandros; "Öfkeni yen"

Lesboslu Pittakos; " Hiçbir şeyde aşırı olma"

Gördüğün gibi bunlar, doğru, akıllıca yaşamak için bir takım öğütler.



D) İlk filozoflar bütün varlıkların temelinde bulunanı bulmaya çalıştılar. Varolanların temel kaynağı neydi onlara göre?
Gelelim ilk sorulara ! Onlar şeylerin birliğini arıyorlardı. Dünyayı meydana getiren “ana madde” nedir sorusunu sordular.

-Thales “Su” dedi.

Bu soruyu hafife almayın. Yanıtını da. Bu yeni bir düşünce tarzıydı. Bu bilimle büyüyü birbirinden ayırmak , Tanrıyı düşünmek zorunda olmadan , dünyayı düşünmeye cesaret etmekti.

-Anaksimendros “Apeiron” dedi. Yunanca “sınırı olmayan” anlamında..

Bir kavram üretmiş oldu. Evet somut cisimlerin ; soyut, sınırsız ve sonsuz bir varlık kavramı ile açıklanması da ileriye doğru bir adımdı.






Anaksimendros varolanların(varlığın) kaynağı olarak daha soyut bir kavram ortaya koymuş. Öncekilerden farkı nedir? Gerçekten önemli. Elle tutulan ve gözle görülenle açıklamak daha kolay. O ana maddenin sınırsız olduğunu düşünüyordu.

Bu soyut, kavramsal açıklama , felsefi düşüncenin ilerlemesi yönünde ileri atılmış çok önemli bir adımdı.



.Anaksimenes ilk defa "ruh" kavramından söz ediyor. Ona göre ruh neydi?
Anaksimendros’un öğrencisi , Anaksimenes ana maddenin “hava” olduğunu ileri sürerek yeniden somut bir açıklama getirmeye çalıştı.


Onun katkısı “ruh” kavramını ortaya atmasıdır. Canlı, etkileyici, düzenleyici ve toparlayıcı bir ilke olarak “ruh” felsefe tarihinde hep gündemde olacaktır.

Anaksimenes , hem kendiyle özdeş kalıp, hem de çeşitli görünüşlere bürünerek, değişik biçimlerde O, belki de ilk defa “oluş” üzerinde duruyordu.



E)Pythogoras'ın adını matematik dersinde duydum. Felsefeye katkısı nedir? Pythagorasda Anadolu’lu . Daha sonra İtalya’ya gitmiş.

Pythagoras , aynı zamanda bir tarikat kurmuştu. Matematik ve müzikle ilgilenen bir tarikat ,Varolanların biçimlerini ve oranlarını sayılarla dile getirmenin ya da sayılara indirgemenin olanaklı olduğuna inanıyorlardı tarikat üyeleri.

Onlar varlığı matematik açıdan incelemenin ve dile getirmenin ilk örneğini verdiler.



2.2
İlk filozoflar değişmeyeni , diğer deyişle "töz" ü bulmaya çalıştılar.Farklı düşünceler de çıktı mı aynı dönemde?
Evet. Farklı düşünenler de çıktı. Herakleitos. O evrende temel olan şeyin, varolanların kaynağında bulunan ve değişmeyen bir “töz” değil;
değişmenin

akışın

ve oluşun
kendisi olduğunu ileri sürdü.

“Töz “ için sitenin felsefe sözlüğüne bakın.



A)
Herakleitos'un evrene bakışındaki farklılık neydi?
Efes’li Herakleitos ; evrenin sürekli bir oluş , değişme ve akış olduğunu söyleyen ve değişmenin karşıtlıklardan , yani birbiriyle çatışan gerçeklerden doğduğunu ileri süren ilk düşünürdür.

Gördüğünüz gibi hep ilklerden söz ediyoruz.

Herakleitos , diyalektik düşüncenin ilk örneğini veriyordu.







Herakleitos Ahlak konusunda da düşünmüş. Neydi düşünceleri?
Evrenin yasasını, Logos'u bilmek ve tanımak aklın ödevidir diyordu. Logos'u tanıyıp öğrenen kimsenin de doğadaki bu akıl yasasını kendi eylemine de ölçü alacağını, eylemine aklı kılavuz yapan kimsenin de "genel" e bağlanacağını söylüyordu. Herakleitos'un ahlak görüşü buydu.




"Logos" kavramını açıklar mısın?
Herakleitos "Aynı ırmakta iki kez yıkanamayız, bu arada akıp giden sular onu başka bir ırmak yapmıştır" diyordu.

Karşında "aynı şey"in bulunduğunu sandığın durumlar olmuştur senin de. İşte bunu sanmanın nedeni, değişmenin kuralsız değil de, belli bir düzene, belli bir ölçü ve yasaya göre olması yüzündendir diyor Herakleitos. Ve bu ölçüye, bu yasaya "LOGOS" diyor.

Kısaca, "evrende egemen olan yasadır, düzen ve akıldır" demek logos.




2.3



İlk karşıt görüşler nasıl ortaya çıktı?
Oluş ve değişme felsefesine taban tabana zıt görüşleri Elea’lı bir grup filozof ortaya attı. Böylece felsefe dünyasında varlık konusunda sürüp gidecek tartışma da başlamış oldu.




A)


Elea nerede? Ksenophanes'in Herakleitos'a karşı görüşleri nelerdi?

Elea Yunanistan’da . Anlayacağınız Ege’nin iki tarafında farklı iki görüş ...

Elea Okulu’nun ilk düşüncelerini Ksenophanes öne sürdü. Asıl kurucu Parmenides idi.Ksenephones’in düşüncesi basitti. “Tüm varlık, Bir’dir diyordu

Onun tanrı anlayışı da eskilere uymuyordu. Tanrı tepeden tırnağa görünüş , duyuş ve anlayıştır. Hareket etmez ve bölünmez; her şeyi , yalnız düşünceyle yönetir.




B)


Parmenides'in varlık düşüncesi neydi?


Parmenides, “Varlık” görüşünü “Doğa Üstüne” adlı şiirde açıkladı.

Ksenophanes’in düşüncelerini geliştirdi. Onun varlığı katıksız ve yalındı: Değişen ve çokluk gösteren varlık anlayışı hayaldir; bir kuruntu ve aldanıştır. Asıl varlık , ne ortaya çıkan ne de yok olup giden bir şeydir.

O , buna “bir” ya da “bir olan” diyordu.

Elea Okulu deyince Zenon' dan da söz etmeliyiz.



C)
Zenon'un varlık düşüncesi farklı mıydı?
Zenon hocası Parmenides’in yolundaydı. Amacı değişme, hareket, ve çokluğun görüldüğü duyular dünyasına ilişkin düşüncelerimizin , mantık bakımından çözülemez çelişkilerle olduğunu göstermekti.

Aklıma gelmişken , forumda “Paradoks” başlıklı tartışmada Zenon’un “antinomia” diye ün salan kanıtlarından söz edilmişti.

Belki duymuşsunuzdur.

-Akhielleus ile kamlumbağa yarışı.

Boş uzay fikrinin mantıksız olduğunu göstermeye çalışırken şöyle akıl yürütüyordu.



D)
Fizik dersinde atom konusunu görürken , Demokritos'un adını duymuştum. Onun düşüncesi neydi?
Demokritos’dan önce “varlık” konusundaki düşünüşe bir daha bakalım.

Herakleitos, evrenin ve varolanların temelinde değişme ve oluşum olduğunu söylemişti. Elea’lılar ise , tam karşıtını: Varlığın , değişmeyen , tek bir varlık olduğunu savunmuşlardı.

Daha sonraki düşünürler bu iki görüşü birleştirmeye çalıştılar.

Yeni soru şuydu:

“ Temel varlık , değişme ve oluş haline nasıl geçiyor; ana madde ya da “töz” , çokluk ve farklılık haline nasıl dönüşüyor. Gerçekten zor soru o dönem için.

Sicilya’lı Empedokles’in yanıtı şu oldu: Ona göre değişmeyen 4 ana öğe vardı:

-Toprak, su, ateş ve hava. Evrendeki var olanların sonsuz çeşitliliği, bu temel öğelerin , şu veya bu ölçüde karışmasının sonucuydu.

O, doğa varlıklarını ve olaylarını , içten gelen canlı ve dinamik bir değişmeyle değil, mekanik bir değişmeyle açıklıyordu.

Akla hemen gelen soru şuydu: Peki bu maddeleri birleştiren ve ayıran güç neydi?

Bu güç iki yönlüydü. İtici ve birleştirici yönler. Bu yaklaşım basit görülebilir. Ancak dönemi içinde yine de farklı bir düşünceydi.

-Empodekles, maddeyi harekete geçiren gücü , ondan ayrı bir ilke olarak tasarlıyordu.

Şimdi Demokritos’a geçebiliriz. Abdera’da yetişmişti. Batı Trakya’da...

Dediğiniz gibi felsefesi “atomculuk” diye ün salmıştı.

-Öğretisine göre; geçek varlık belli bir zamanda ortaya çıkmamıştır; yok olamaz, değişikliğe uğramaz ve her zaman nasılsa öyle kalır.

-Temel Varlık, yani ana madde, sayıları sonsuz olan ve nitelik bakımından fark bulunmayan parçacıklardan meydana gelmiştir.

-Demokritos bu parçacıklara “bölünemeyen” anlamında “atom” dedi.

- Onun kavramını bugün de kullanıyoruz. Bölündüğünüz biliyoruz. Onu parçalayarak başımıza bir çok dert de açtık. Neyse...



2.4

Sofistler kimlerdir? Ne demek sofist?
İlk filozoflar gördüğünüz gibi hep doğa üzerine düşünmüşler.


Bu aşamada “bilgili kişiler” ortaya çıkmaya başladı. Yunanca “Sofist”ler deniyordu. Bunlar kent kent gezerek parayla ders veriyorlardı; güzel konuşmayı(hitabet), mahkemelerde savunmayı , politik yaşamda başarılı olmayı öğretiyorlardı.

Demokrasinin yeni bir yönetim biçimi olarak ortaya çıktığı o zamanki dünyada “inandırma” çok önemliydi. Hoş bugünkü dünyada da bu önemli.

Onlara göre , herkesin kabul etmesi gereken doğrular yoktu; doğru dediğimiz şey tek tek insanlara göre değişen bir şeydi.

Doğa filozoflarının aksine, Sofistler, bilincin ve öznenin dış dünyaya değil ; dış dünyanın , bilince ve özneye bağlı olduğunu söylediler.

Daha da ileri giderek ; iyilik , kötülük, adalet, namus gibi değerlerin tek tek insanlara “göre” olduğunu, insandan insana ve toplumdan topluma değiştiğini savundular.

Bu derslerde kimseye öğüt verme niyetinde olmadığımız için, bir yorum yapmıyoruz. Onların düşüncelerini aktarıyoruz sadece.



A)

Sofistler kuşkuculuğun temelini attılar demek. Neydi yaklaşımları?

Neydi yaklaşımları, ünlü sofistlerin görüşlerine bir bakalım;

En ünlüsü Protogoras’tı Şöyle diyordu: “İnsan her şeyin ölçüsüdür

Tanrılar üzerinde bilgi edinmede çaresizim; ne varoldukları , ne de varolmadıkları, ne de ne şekilde oldukları üzerine “bir şey söyleyemeyiz

Biliyorsunuz Eski Yunan dini çok tanrılıydı.

Bir başka ünlü SofistGorgias da : Hiçbir şeyin varolmadığını ; var olsa da bilinemeyeceğini ; bilinse de , bu bilginin başkasına iletilemeyeceğini düşünüyordu.

Sofistlerin; ahlak, din hukuk gibi değerler alanındaki kuşkucu yaklaşımları gerçekten önemli.

Sofistlerin, her şeyi akıl süzgecinden geçirmesi ve kuşkulu yaklaşımları egemen sınıfları rahatsız etmedi değil...



Söyleşimizi buraya kadar izlediyseniz; Sokrates öncesi dönem felsefesine bir şema üzerinde topluca göz atabiliriz.
 
3.Ders Klasik Felsefe (Sokrates-Platon-Aristo)


A) Sokrates’in, dış gerçekle ve doğayla değil, insanla ve ahlak sorunuyla ilgilendiğinden söz etmiştik.

Daha önceki tartışmalara bakarak kime yakındı Sokrates?

Sokrates’in ele aldığı konular ve kuşkuculuğu onu Sofistlere yaklaştırıyordu. Ancak Sofistlere karşıydı.

Sofistlerin insan bilinci ve öznesine verdiği önemi kabul ediyordu. Onların keyfi , rastlantısal , kişiden kişiye değişen öznelliğinin yerine;

şu ya da bu bireye bağlı olarak değişiklik göstermeyen , mutlak ve akılsal bir öznellik anlayışına sahipti.

Bireysel öznenin akılsal niteliği ile doğruyu bulabileceğini göstermeye çalışıyordu



B) Sokrates nereliydi?

Bakın bunu unuttuk. Artık felsefenin merkezi Atina’ya kaymıştı. Sokrates de Atina’lıydı.

Sokrates “bilgi” nin insanın içinden kavradığı bir şey olduğunu söylüyordu.

İnsan sadece mantığını kullanarak felsefi doğruları kavrayabilirdi. Kısaca Sokrates akılcı(rasyonalist ) idi.



C)Sokrates’in sonunu biliyor musunuz?

Belki de düşüncesi nedeniyle ölüme giden ilk düşünce suçlularından biriydi Sokrates.

M.Ö. 399 yılında “devletin tanrılarını tanımadığı “ ve “gençlerin düşüncelerini bozduğu” için ölüme mahkum edildi.

Bir kupa baldıran zehiri içti ve öldü.

Mahkemede yaptığı savunma , "Sokrates'in Savunması" adıyla öğrencisi Platon'un diyaloglarından birini oluşturdu



D) Sokrates’in izleyicileri oldu mu?

Kısaca bakalım.

Kynikler; (Anthistenes) Sokrates’in erdem kavramı üzerinde durdular.

Erdemin , her şeyden daha üstün ve değerli olduğunu savundular. Onlar dünya nimetlerinden uzakta çile çekerek yaşamayı seçtiler.

Kyrene Okulu ; Sokrates’in sözünü ettiği mutluluğu , “tat almada” “haz” da bulmuştu.

İki seçenekten günümüz insanlarının hangisine yöneleceğini tahmin etmek zor değil .

[FONT=&quot]Bu iki felsefe okulu , karşıtlıklarına rağmen , kişinin mutluluğunu amaç olarak görmeleri bakımından , bir noktada birleşiyorlardı yine de.



3.1 Sokrates’in görüşlerini günümüze taşıyan Platon kimdi?

Şimdi biraz duralım. Platon , ilk büyük dizgesel yaklaşımı olan, bir dizge kuran, büyük bir filozoftu.

Çağdaş felsefe yapıtlarında da onun adına rastlamak olası.

İsterseniz biraz özel yaşamına değinelim.

M.Ö. 427 de doğduğu söylenir. Köklü bir aileden geliyordu. Soylu bir aileden geldiği için titizlikle yetiştirildi

Sokrates ile tanışması 20 yaşına doğrudur. Bu karşılaşma onu tamamen felsefeye yöneltti

Sokrates’in ölümünden sonra , uzun bir seyahate çıktı. Mısır’a Kyrene’ye ve İtalya’ya gitti.

Atina’ya dönüşte Akedemos denilen yerde kurduğu okulu, AKEDEMİA adıyla anıldı. Üniversitelerin ilk örneği olan Akademi’de aritmetik, geometri,astronomi, armoni öğretiliyordu.




A)Platon'u bu kadar ünlü yapan görüşleri nelerdi?

Platon’dan günümüze çok sayıda diyalog ulaştı. İleride bunları bir arada göreceğiz.

Platon’un “idea” kavramı üzerinde durmalıyız. Anımsıyorsunuzdur.Empedokles ve Demokritos , doğadaki her şey “akar” demekle beraber , hiçbir zaman değişmeyen bir şeyler de (4 ana madde ve atomlar) olması gerektiğini söylüyordu.

Platon ise, doğadaki her şeyin “değişken” olduğunu ileri sürüyordu. “Duyular dünyası”na ait olan her şey, zamanın yok edeceği maddelerden oluşmuştur. Ama her şey , aynı zamanda “mutlak” ve “değişmez” bir biçimden doğmuştur.

Platon örneğin “at” genel adının , belli bir at’a değil , bütün atlara gönderme yaptığını söylüyordu.

Ona göre “genel bir at biçimi” vardı. Bu biçimlere “idealar” adını veriyordu.

Sonuçta , Platon “duyular dünyası”nın arkasında bir başka gerçeklik olması gerektiğine inanıyordu. Bu gerçekliği “idealar dünyası” olarak tanımladı.




B) Platon deyince “mağara benzetmesi"ne değinmeliyiz.

Mağara benzetmesini, idealar kuramını daha iyi açıklamak için tasarlamıştı.

Şöyle diyordu:

-İnsanlar bir mağarada zincirlenmişlerdir. Yalnızca mağara duvarına vuran gölgeleri görür ve bunları gerçek zanneder.

-Aralarında biri zincirlerinden kurtulmayı başarır. Mağaranın dışına çıkıp gerçek dünyayı görür.

-Geri döndüğünde , ışıktan gözleri kamaştığı için , eskisinden daha ¤¤¤¤¤ gözükmektedir.

Sanırım tahmin ettiniz, bizler dünyada bir mağarada gibiyiz. Şeylerin gerçeğini değil ancak gölgelerini görebiliyoruz.



C) Onun için önemli soru: Bilgi nedir? sorusuydu.

Bilgi duyuların algısı ile mi edinilir?

Yanıtı “hayır” dı.

Bilgi “idealar” dünyasından derlenirdi.

Ama idealar “duyu” larla kavranamazdı. İdeaları akıl yoluyla , akıl gözüyle görüp bilgilerini edinebilirdik.

Bunu için de mağaradan kurtulmak gerekiyordu.

Gördüğünüz gibi gerçeklik bilgisini aramak her zaman insanın sorunu olmuş. Hala da sorun olmaya devam ediyor...

İdeaların özelliklerinden biri de ; cisimsel ve maddesel olmayışları; zaman ve uzay ile ilintilerinin olmayışı idi.

Şimdi düşünce tarihinin temel akımlarından “idealizm” kavramına bir anlam yükleyebiliriz:

“Maddesel gerçeklere oranla maddesel olmayan ilkelerin (tanrı,ruh, düşünce) daha sağlam ve köklü bir varlığı olduğunu söyleyen ve maddesel varlıkların bu ideal(düşünsel) varlıklardan türediğini ileri süren felsefe görüşüne “idealizm” denir.”

Yine mi tanım ! demeyin lütfen. Felsefece düşünmek, zaman içinde anlamları değişen tanımlar ve kavramların yardımıyla oluyor.

Oyun kurallarını bilmeden ,(ki felsefede bu kurallar bir çok tanım ve kavramı da barındırıyor ) oyuna katılamamak gibi bir durum.




D) Ruh ve madde.

Platon ruh konusunda ne düşünüyordu?

Ruh , maddeye oranla daha temel ve önemli bir varlıktır. Daha önce idealar dünyasında bulunan ruh , tanrısal bir nitelik taşır ona göre.

Sonradan yeryüzüne sürüklenmiş , kökünden ayrı düşmüş ve bir bedenin içinde hapsedilmek zorunda kalarak alçalmıştır.




E) Ahlak Felsefesi

Platon sadece tek insanın mutluluğunu değil, insan türünün ahlaklı ve mutlu yaşamasının koşullarının neler olduğunu aramıştı.

Hala da bunu aramıyor muyuz?

[FONT=&quot]Kyniklerin ve Kyrene Okulunun bireysel ahlakına karşı, toplumsal ahlak anlayışını geliştirmeye çalışan Platon, bunun için araç olarak gördüğü “devlet “ üzerine de düşündü.




[/FONT]F) Platon’un Devlet anlayışı ne idi?

Çağının Atina’sı belirledi görüşlerini. O doğduğunda Atina demokrasisi sona ermek üzereydi. Site (Kent devlet) uygarlığı yıkılıyordu. Felsefenin doğadan insan ve topluma yönelmesinin bir sebebi de buydu. Toplum ve insanın sorunları öne çıkmıştı.

Her felsefi düşüncenin anlaşılması için tarihsel arka planını da dikkate almakta yarar var.

Platon’un ideal devletini;

-Besleyenler (halk)

-Koruyanlar (savaşçılar)

-Öğretenler (yönetenler) oluşuyordu.

O devleti yönetenlerin filozof olması gerektiğini düşünüyordu.

Adaletli ve mutlu bir toplumda, yönetilenler , yöneticilerin buyruğuna baş eğmelidirler.

Güçlü devlet yanlıları Platon’u günümüzde de anımsatırlar. Platon’un adaletli ve doğru devletinin , eşitlik ve özgürlük kavramına yer vermeyen totaliter bir devlet olduğunu söylemek yanlış olmaz.

Yine de , Platon’un ; insanı mutlu ve erdemli bir yaşama kavuşturacak olan “ideal devlet” in , bilgi ve doğru ile beslenen aklın çabasıyla kurulabileceğini öne sürmesi önemlidir.





G) Platon gerçekten her konuda düşünce üretmiş. Başka alanlara da değinmiş mi? Evet . Platon’un “güzellik” üzerine de öne sürümleri var.

Onun estetiği de , idealar kuramına dayanır. Daha önce de değindik.

İdealar ; değişmeyen , öncesiz sonrasız varlıklardır. Güzel sanatların da onlar gibi değişmez gerçekler olması zorunludur. Böyle düşünüyordu kısaca.




Yorumcular, Platon’un en önemli yanının, doğrunun araştırılmasında biricik kılavuz olarak “akıl”ı kabul etmesi olduğunu belirtiyorlar. Gördüğünüz gibi Platon gerçekten girişte de söylediğimiz gibi ilk sistem kuran filozof olmuştur.

Bugün felsefenin ana alanları olan;Siyaset, Estetik, Bilgi, Etik(Ahlak), Metafizik’te görüşler öne sürdü.

Platon’un İslam düşüncesine de etkisi oldu. İskenderiye okulundan Platinos’un yapıtları önce Suryanice’ye sonra da bu dilden Arapça’ya çevrildi. İslam Dünyası’nda o, “Eflatun” adıyla tanındı. Bu konuya ileride tekrar değineceğiz.
 
3.3

A)Platon’un bir öğrencisi vardı ki, en az onun kadar ünlü oldu. Aristoteles’ten söz ediyoruz.

Aristoteles , Platon’un akademisinde 20 yıl öğrenciliğini yaptı.

Atina’lı değil Makedonyalı idi. Bir çok konuda hocasından farklı düşünüyordu.

Gerçekleri, idealar dünyasında değil, yaşadığı, elle tutulup, gözle görünen dünyada aradı. Bunun için de balıkları, kurbağaları inceledi.

O da Platon gibi tüm felsefe alanlarında düşündü.


B) Aristoteles’in amacı neydi?

Aristoteles, yalnızca akla dayanan, mantıklı ve bilimsel bir sistem kurmak istedi; yaşadığı çağda edinilmiş bilgilerin tümünü bir bütün içinde toplayarak evrene ilişkin bir açıklama çerçevesi koymaya çalıştı.

Zamanındaki koşullar düşünüldüğünde çok iddialı bir proje. Ancak Aristoteles bu çerçeveyi çizdi yine de.

Bir bilim dalına''fizik''adını verdi; bitkiler bilimi anlamına ilk ''botanik''i o yazdı;düşüncenin kanunları üzerine ilk kitaplar onun kaleminden çıkmadır ve sofistlerin denemelerinden yararlanarak ''mantık'' denen önemli bilimi kurdu. Ayrıca politika, etik, retorik, poetik ve başka konularda da yazdı.


C)

Platon’un idealar kuramından farklı düşünüyordu o halde.

Evet. O da kendi kuramını öne sürdü. “Madde ve Form Kuramı”

Aristoteles'e göre idealar, Platon'un ileri sürdüğü gibi nesnelerin dışında; zaman ve uzayın ötesinde değillerdir.

İdealar, varlıkların içinde bulunan; onlara içkin olan ''öz'' lerdir. Duyuların bize tanıttığı varlıkların içinde ortaklaşa bir ''öz'' bir ''form'' vardır.Bu ortak nokta, varolanların çokluğu içinde birliği temsil eden şeydir.

Anlıyorum... Biraz fazla felsefece oldu bu açıklama. Platon’un “at” örneğine dönelim. O at “fikri” nin, insanların pek çok at gördükten sonra oluşturdukları bir kavram olduğunu öne sürüyordu.

İdealar öyleyse , varlıkların içinde bulunan ; onlara “içkin” olan “öz”lerdir.



D) risto "akıl" konusunda ne düşünüyordu?

Aristoteles de insanların doğuştan akıl sahibi olduklarını yadsımıyordu. Akla çok önem veriyordu. Ancak duyularımız olmadan akıl “boş” kalırdı.

Madde ve form kuramını, varlıkların değişme ve oluşunu açıklamak için “akıl yürüterek” öne sürmüştü zaten. İkinci dersimizde “varlık” konusunun, ilk filozofların en çok düşündüğü kavramlardan biri olduğuna değinmiştik.

Aristoteles de bu konuyu daha dinamik bir şekilde açıklamayı denedi.

-Formun, maddede kendini gerçekleştirmesi harekettir.

-Oluşun gerçekleşmesinde “dört neden” etkili olur.

-1.Maddesel 2.Formel 3.Hareket ettirici 4. Ereksel(amaçsal) nedenler.

Şimdi Platon’un ideaları açıklamakta yararlandığı mağara benzetmesi gibi, Aristoteles’in de kullandığı “heykel” benzetmesine geçebiliriz.



Bir mermer parçası, o mermerden yapılan heykele oranla , henüz belirlenmemiş, biçim kazanmamış ve belli bir varolan durumuna gelmemiş bir olabilirliktir. Heykel “form”una göre “biçim”lendiği zaman , belirli bir varolan, yani heykelin kendisi olarak ortaya çıkar. Yani “olmuş olan “ bir şey durumuna gelir.

-Mermer; maddesel neden

-Heykelin biçimi; formel neden.

-Sanatçı; hareket ettirici neden

-Sanatçının heykeli yaparken göz önünde tuttuğu amaç; ereksel neden.

Bu akılcı görünen yaklaşımdan, daha sonra hristiyan felsefecileri yararlandılar.



E) Mantık Biliminin kurucusu da diyebiliriz Aristoteles için.

Akla önem verdiği için, insanın akıl yürütmesinin izlediği yol ve yöntemi araştırdı.

Bilgi kuramını; töz, madde, form kavramları içinde temellendirdi.

*Varolanların ortak noktasını , özünü, formunu oluşturan gerçek, aynı zamanda onların kavramıdır.

-Kapsayıcı ve bütünü dile getirici bir kavramdır bu. Tek tek var olanların özü olan ; onların tümünde bulunan özelliktir.

-Bu “tümel” kavramdan tek tek şeylerin nasıl çıktığını ; tek tek şeylerin yani “tekil” olanın ya da tek tek şeylerin bir bölüğünün yani “tikel”in , tümele nasıl dayandığını göstermek bilimin görevidir.

Aristoteles, önem verdiği “tekil”i tümden gelerek çıkaracağını öne sürdü.

Bu yaklaşım o kadar önemli idi ki, , insanoğlunun düşüncesini , yüzyıllar boyu etkisinde tuttu. O bütün akıl yürütmelerin temel taşının tasım(kıyas) olduğunu söylüyordu.




F) Aristoteles’in toplum ve devlet felsefesi.

Aristo, Platon’dan daha gerçekçi idi. İdeal bir devlet tasarlamadı. Var olan devlet biçimlerini sınıflandırdı.

Yönetim biçiminden çok , yöneticilerin ahlaksal niteliklerinin önemli olduğunu vurguladı.

Bugün de, en yetkin yönetim biçimi olan demokrasi ile yönetildiğimizi düşünürseniz Aristo’ya hak vermemek elde değil.

Aristoteles’in demokrasisi biraz farklıydı. Kadınlar, köleler ve çocuklar aşağı olduğu için hükümetten dışlanır. O köleliği doğal görerek ona göz yumdu.




Aristoteles’in ahlak felsefesi;

O da ahlaklı ve erdemli yaşamanın amacının mutluluk olduğunu düşünüyordu.


Aşırılıklardan kaçmak, ılımlı davranmak ve orta yolu benimsemek temel ilkelerdi.



Sanat üzerine de düşündü.
Ona göre sanat “taklide” “benzer” yaratmaya dayanan bir etkinlikti.

Sanata ahlaksal bir işlev yüklüyordu. Sanat yapıtı; insanları belli bir biçimde duygulandıracak ve böylece tutku ve korkulardan kurtararak , ruhun arınmasını ve temizlenmesini sağlayacaktı.
 
Ondan sonraki iki bin yılı izleyen bütün bir felsefe , Aristoteles ve Platon’un kuramları tarafından denetlenmiştir. Bu yüzden sonraki düşünceler Yeni-Platonizm ya da Yeni-Aristotelesçilik olarak görülebilir.
Antik dönemin kalan döneminde (yaklaşık M.S. 500 e kadar), Ortaçağların ilk dönemi (1200’e kadar) temel felsefi öğretiler Yeni Platonizm üzerine üzerine temellendiler.
Bundan sonra 15.yy. ortalarına kadar Yeni Aristotelesçilik evrensel olarak etkili oldu.


Bu bölümde yaralanılan kaynaklar:
1.Felsefe El Kitabı Selahattin Hilav Gerçek Yayınevi
2.Felsefe tarihi Sahakian İdea Yayınları
3.Yeni Başlayanlar Richard Osborn Milliyet Yay
İçin Felsefe
4.Sofi'nin Dünyası J.Gaarder Pan yayıncılık
 
4. Ders Genç Antik (Helenistik-Roma)


A) Üç büyük filozofun ardından Antik dönemde felsefe hangi alanlarda gelişti?

Bu soruyu yanıtlamadan önce, Akdeniz dünyasına bir göz atmakta yarar var.

Her şeyden önce Yunan kent devletlerinin birbirleriyle yaptıkları üstünlük mücadelesi, bu devletçiklerin güçsüz düşmesiyle sonuçlandı.

Makedonya’da yeni bir güç yükseliyordu. Babası Filip’ten sonra bildiğiniz gibi Büyük İskenderHindistan’a kadar tüm bölgeyi içine alan bir imparatorluk kurdu. Ölümünden sonra ardılları mirasını paylaştılar. Uzun süreli hanedanlar kurdular.

Russel “Felsefe Tarihi”nde bu dönemi şöyle özetliyor

* Philipp ve İskender tarafından son verilen özgür kent devletleri dönemi: Özgürlük ve Düzensizlik

* Kleopatra’nın ölümünden sonra Mısır’ın Roma’ya katılmasıyla son kalıntısı da gözlerden yiten Makedonya egemenliği dönemi: Başeğme ve Düzensizlik

* Roma İmparatorluğu Dönemi: Başeğme ve Düzen

Platon ve Aristoteles’in büyük sistemlerinden sonra, İsa’nın doğumuna kadar olan 300 yıl boyunca, felsefe “ahlak” konusu üzerinde durdu daha çok.

Bu dönem toplumsal ve siyasi açıdan bir kargaşa dönemiydi. Anlayacağınız, ahlaka yönelmek bir zorunluluktan doğdu belki de.

İlk büyük okul “Stoa Felsefesi” idi. Ancak onlara öncülük eden Kiniklerden kısaca söz edelim.




Kinik felsefe Sokrates’in öğrencilerinden Anthisthenes tarafından kuruldu. O Özellikle Sokrates’in kanaatkarlık öğretisinden etkilenmişti.

Anthistenes , soylu bir yaşamdan sonra ileri yaşlarda dünyadan el etek çekmeyi tercih etti. Bütün özentili felsefenin değersiz olduğunu söylüyordu. “Zevk almaktansa ölmeyi yeğlerim” diyordu.

Felsefe ile az tanışık olanların bile ismini duyduğu bir filozof ta Sinop’lu Diogenes(Diyojen)’tir. İskender ile karşılaştığında söylediği ünlü sözü bilmeyen yoktur .

Kendisinden ne dilediğini soran İskender’e şöyle demiş;

“Gölge etme başka ihsan istemem”

Kinikler insanın sağlıklı olmalarına kafa yormaya gerekmediğini söylüyorlardı. Aynı şekilde acı ve ölümü dert etmeye de gerek yoktu.

Diogenes bir “köpek” gibi yaşamaya karar verdi. Böylece “kynikos” (köpeksi) adını aldı. Sanırım bir sokak köpeğini örnek almıştı. Onun yaşamı bugünkü “evsizler”i andırıyor demek yanlış olmaz herhalde.
 
4.1


A) “Stoa” ne anlama geliyor? Neydi bu felsefedeki düşünceler

Okulun kurucusu Kıbrıs’lı Zenon derslerini, Atina ‘da direkleriyle ünlü bir galeri olan, “Stoa Poikile” de verdiğinden, okul “direkli galeri” adı verilen “stoa” adıyla anılmıştır. Bir tür sundurma diyebiliriz.

Stoa okulu dönemler halinde etkili oldu.

İlk dönemde Zenon, Kleanthes, Khrysippos, bütün ana düşünceleri ortaya koydular.Orta dönem Stoacılığının başlıca isimleri Rodos’lu Panatios ile Suriye’li Posedionios’tur.

Eldeki metinler İmparatorluk Stoacılığı denilen son döneme aittir. İmparatorluk deyince anlamışsınızdır. Roma imparatorluğu...

İmparatorluk Stoacılığında 3 isim öne çıkar. ØSeneca,

Ø Epiktetos


ØMarcus Aurelius


B) Stoacıların düşüncelerine hiç değinmediniz.

Zenon, insanın , doğru erdemli ve mutlu yaşamasının temelini; dünyaya bağlı olmamakta buluyordu. Ona göre insan ne devlete ne de tanrılara bağlı kalmadan yaşamalıdır. İnsan yalnızca kendi kendine dayanarak ve güvenerek yaşamak ; kendi kendisine yetmek zorundadır.

Stoacılar bunun “Akıl gücüyle!” yapabileceğine inanıyorlardı.

Aklın tutkuları ve duyguları denetlemesi gerektiğine inanıyordu. Çünkü onların tümü , insana zararlı olan şeylerdi. Nietzsche’nin kulakları çınlasın. Freud ise onları kapısından bile sokmazdı herhalde.

Bağımsızlığa ve mutluluğa ulaşmamızı sağlayan araç , bir “duygusuzluk” durumuna girmekti. Diğer bir deyişle tutkulardan, eğilimlerden, duygulardan sıyrılmaktı.

Bu düşünceler yüzyıllar boyu etkili oldu.

Bu düşüncenin Roma da da kabul gördüğüne değinmiştik. İmparatorlar tahmin edeceğiniz gibi farklı bir yaşam biçimi sürdürdüler. Bir tanesi vardı ki, bu okulun felsefecileri arasında yer aldı;

Marcus Aurelius...12 kitaplık “Kendime Düşünceler” adlı yapıtı ünlüdür.Onu “Gladyatör” filminden hatırlamalısınız.




C) Stoacılık dışında farklı yaklaşımlar var mıydı? Evet. Aynı dönemde ün kazanan bir başka ahlak felsefesi daha vardı. Bu günümüzde daha çok tanınır. Epikürosçuluk.

Epiküros, erdemli ve mutlu bir hayatı, dünyadan el etek çekerek, boş inançlardan kurtularak ve yaşamın tadını çıkararak yaşamakta buluyordu.

Bu filozofa göre, doğaüstü güçlere inanma, boş bir kuruntudan ibarettir. Nitekim ölüm korkusu da bu çeşit bir kuruntudur. Şöyle der:

“Biz yaşadıkça, ölüm diye bir şey yoktur. Ölüm gelince de artık biz olmayacağız”

Epiküros hazzı savunur, ancak tat(haz) almak için ölçülü bir yaşamı önerir o da.

Epikürcülük, daha sonra anlaşıldığı gibi, zevk içinde yüzmeyi değil, yaşamda dengeyi savunan bir felsefeydi.



D)

Diğer önemli bir felsefi okul da “Kuşkuculuk”tur.

Kuşkucuların önemli isimlerinden ikisi, Pyrrohn ve Timon’dur. Onlar “varlık” konusunda doğru bilgi elde edemiyeceğimizi söylerler. İkinci dersimizde varlık konusundaki öne sürümleri anımsıyorsunuzdur.

Pyrrohn İskender’in ordusuyla Hindistan’a kadar gitmişti. Güngörmüş bir adamdı anlaşılan.

Onların söylemlerine;

*olabilir

*belki de öyledir

*hiçbir şey ileri sürmüyorum

*bir şey ileri sürdüğümü de söyleyemiyorum

gibi yargıdan kaçınan deyimler hakimdir.

Hiçbir şey ileri sürmemek, bütün zihinsel kargaşa ve rahatsızlıktan kurtulmayı ve dolayısıyla özgürlüğe ulaşmayı sağlıyordu.




E) Kuşkucular...

Düşünülebilecek hiçbir konuda kesin bilgi diye bir şeyin olmadığını,

Olsa bile insanın eldeki yetileriyle kesin bilgilere ulaşmasının olanaklı olmadığını öne sürerek,

Nesnel bilgiyi ve nesnel bilme olanağını bütünüyle yok saydılar...




F)

Yeni Platonculuk

Roma çağı felsefesinde dinsel düşüncenin ağır basmaya başlamasıyla, iki akım ortaya çıkar.

İskenderiye Okulu’nun Yeni Platonculuğu

Patristik Felsefe

Yeni Platonculuk terimi , felsefe ile dinsel fikirlerin her şeyi kapsayan bir sentezini oluşturma çabalarını belirtmek üzere, sonradan kullanılmaya başladı.

Yeni Platoncular;

vAristoteles’in, Stoacıların ve kısmen Pitogoras’ın fikirlerini

vMistik düşünceleri.

vEfsane parçalarını

vBedenin kötü ve ruhunsa iyi olduğunu varsayan Platoncu görüşleri biraraya getirdiler.

Böylece Ortaçağ Skolastik Felsefesinin başlangıcına değinmiş olduk. Patristik felsefeye kısaca Skolastik Felsefeyle bağlantılı olarak Orta çağ felsefesinde tekrar yer vereceğiz.



G)

Bu dersi bitirirken Yeni Platoncu görüşlere de kısaca göz atalım mı?

Yeni Platonculuğun kurucusu Philon, en ünlü temsilcisi ise Plotinos’tur.

Platinos’un “Bir” kavramı önemli.

“Bir” :

Öncesiz , sonrasızdır.

Zaman içinde belli bir anda ortaya çıkmamış, her zaman var olagelmiştir.

Tanrıdan başka bir şey değildir

“Bir” in alçalarak maddesel varlıkları ortaya çıkarmasına (dünya haline gelmesine) karşıt olan bir başka hareket daha vardır.

Bu hareket, duyular dünyasından , “Bir” e yani tanrıya yükselen insan ruhunun hareketidir.

Platon’u belli bir biçimde yorumlayarak , felsefesini yani yeni-Platonculuğu ortaya koyanPlotinos’un daha sonra Batı’da ve İslam dünyasında ortaya çıkan tümtanrıcı ve mistik görüşleri ve ahlak felsefelerini etkilediği görülüyor. (Selahattin Hilav)
 
5. Ders Ortaçağ Batı Felsefesi


A) Ortaçağ Batı Felsefesine genel bir bakış yapabilir miyiz?

Ortaçağ Felsefesine Skolastik düşünce egemen oldu.

Skolastik düşünce; inanç ile bilgiyi uzlaştırmaktır diyebiliriz.

Hıristiyan Dininin , Yunan felsefesi ile karşılaşması bir uzlaşmayı da beraberinde getirdi. Böylece Hıristiyan dini çerçevesinde daha önce de değindiğimiz “Patristik Felsefe” gelişti.



B) Neydi Patristik Felsefe?

Patristik Felsefe Yeni Platonculuktan yararlanarak Hıristiyanlık öğretisini temellendirme yaklaşımıydı.

İlkçağ Felsefesi ile ortaçağ arasında bir nevi köprü oluşturan bir düşünceydi.

Bu düşünceler daha sonraki dönem Hıristiyan Düşünürlere kaynaklık etti.

Patristik Felsefenin en önemli iki temsilcisi; İskenderiyeli Klement ve Origen idi.
Daha sonra St. Augustinus etkili oldu. O, ortaçağ batı felsefesinin temellerini attı.



Augustinus


C) Ortaçağ çok uzun bir dönemi kapsıyor. Felsefi düşünceyi nasıl konumlandıralım?

Doğru. Söz konusu olan, V. yy. dan başlayıp XV.yy. a kadar devam eden uzun bir süre.

Felsefe tarihçileri, ki bu derslerde onlardan alıntılar yapıyoruz, Ortaçağ Skolastik felsefesini;

Platonik(529-1200) ve

Aristotelesçi(1200-1453) dönemler olarak ayırıyorlar.

Her iki dönemde de 2 temel sorun tartışıldı,

-Nesnel olgusallıklar olarak evrensellikler sorunu. Ya da “Tümeller” sorunu.

-Tanrının varoluşunun mantıksal tanıtları sorunu.
 
D) ”Tümeller” konusunu açabilir miyiz?

Tümeller, daha önce Platon ve Aristoteles te değinilen varlıkların “öz” leridir. İdealardır.

Tümel kavramı yerine “Evrensel” kavramı da kullanılmaktadır.

Platon bu tümellerin, varlıklardan önce , onların dışında var olduğunu söylüyordu. İdealar'dan 3.Ders'te söz etmiştik.

Ortaçağ felsefesinde tümellerin var olduğunu kabul edenlere “gerçekçiler “denir.

Gerçekçiler, her tümelin tikellerden ayrı olarak bağımsız, kendine özgü varlığı bulunduğunu , bütün varlık teklerinin bu tümele katılarak ya da ondan pay alarak varolma yetisi kazandıklarını savunuyorlardı.

Buna karşı "Adcılar" daha çok Aristoteles'e yakın bir duruşu benimseyerek, yalnızca varlık teklerinin gerçek anlamda varolduğunu, tümel diye anılan belli sözcüklerin ise varlık tekleri arasında gözlemlenen ortak özelliklerin ya da benzerliklerin genellemesinden başka bir şey olamadığını öne sürdüler.


E) Platonik dönemdeki öne çıkan düşünürler kimlerdi?

John Scotus Eriugena ve Aziz Anselm dir.

Eriugena İrlanda manastır geleneğinden gelmişti, özgür iradeye inanıyordu. Sorunlara teoloji değil felsefe açısından yaklaşıyordu.

Ona göre hem akıl hem de vahiy gerçeğin kaynağı idi.

Yapıtının adı, “Tanrısal Yazgı Üstüne” .

O, Tanrı ile evrenin aynı ve yaratılışın zaman dışı olduğunu söylüyordu.

“Doğanın Bölümlere Ayrılması” adlı kitabında Platon’un idealarını savundu.

Eriuguna, kutsal üçlemeye yönelik getirdiği açıklama nedeni ile, kilise tarafından uzun süre hapis cezasına çarptırıldı

Ölümünden sonra papa onun kitaplarının yakılmasını emretti!

Yine kitap yakma !

F)Skolastisizm , 400 yıl süren karışıklık döneminden sonra, (Roma’nın yıkılması ve Kavimler Göçü) insanlarda yeni bir düzen duygusu oluşmaya başladığı 11.yy.da ortaya çıktı.

Bu dönemde, Önemli hemen bütün Yunan filozoflarının yapıtları Müslüman bilginlerce çevrilerek Avrupalı düşünürlerin dikkatine sunulmuştu.


G)

Platoncu geleneği sürdüren son filozof Anselm idi. Onun günümüzde de anılmasına neden olan düşüncesi “Ontolojik Kanıt” adıyla bilinir.

Anselmus, Augistinus’un iman ile us arasında kurduğu ayrılmaz ilişkiyi bütünüyle benimseyerek , Platonculuk ile Hıristiyan tanrıbilimini bütünleştirmeye yönelik özgün bir görüş ortaya koymuştu.


Skolastik Dönemin en ünlü ve etkili filozofuna geldi sıra;Aquino’lu Thomasso.

Aristokrat bir İtalyan ailesinden geliyordu. Dominican tarikatı üyesiydi.

O dönemde bazı çevreler bu tarikatın İbni Rüşd’en etkilendiklerini dolayısıyla sapkın olabileceklerinden kaygılanıyorlardı.

Aquinas bütün gücüyle Aristocu etkinin saygıdeğer bir şey olduğunu göstermeye çalıştı. Bunda da başarılı oldu.



thomasaquinasmu5.jpg




En önemli yapıtları neydi?

En önemli yapıtları;

Summa Contra Gentiles (İnançsızlara Karşı Tümyapıtı)

Summa Theologiae (Tanrıbilim Tümyapıtı)

Bu kitaplardaki düşünceler zamanla Kilise’nin resmi felsefesi haline geldi.

Onun sisteminde; “doğal teoloji” ile “vahyedilmiş teoloji” arasında ayrım vardı.

Doğal teoloji, aklın etkinliğinden ve duyu deneyiminden ikincisi ise inançtan kaynaklanıyordu.

Aquinas için, her iki yaklaşım da tanrıyı kavramakta birleşiyordu.

Daha önceki Anselm’in kanıtını da eleştirerek farklı kanıtlar öne sürdü,



H)

Bu dönemde başka düşünceler yok muydu?

Vardı tabi. Hıristiyan okullarında yetişmekle birlikte , resmi öğretiyle uyuşmayan bir çok düşünür çıktı.

Bu düşünürlerden günümüzde de en çok tanınanı Roger Bacon’dır.

Uzun yıllar sonra, daha doğrusu yüzyıllar sonra , bilimin ve özellikle deneyin önemine dikkati çeken kişi oldu.

“Opus Majus” adlı yapıtında cehaletin 4 nedeni olduğunu savundu;

*Uygun olmayan bir otoriteye başvurmak

*Göreneklerin olumsuz etkisi.

*Bilgisiz kalabalığın kanıları

*Cehaletin kılıfı olarak bilgelik taslama.

O İbni Sina’yı Aristoteles’ten sonra en önemli filozof saydı.



I) İki düşünüre daha değineceğiz.

İlki :Duns Scotus.O Fransisken Tarikatı üyesiydi.

Varlık ile öz arasında hiçbir fark olmadığını, dolayısıyla şeyleri birbirinde ayırt etmenin madde değil biçim olduğunu düşünüyordu.

Ockham’lı William ise, Mantık konusundaki düşünceleri ile önem kazandı. Aristoteles’in yanlış anlaşıldığını öne sürüyordu. Mantık ve bilgi kuramlarının metafizik ve teolojiye kurban edildiğini söylüyordu.

“Gül’ün Adı” filmini görenler o dönemi daha iyi canlandırabilirler. Aynı zamanda bir dilbilimci olan Umberto Eco’nun aynı adla sinemaya aktarılan yapıtında, Aristoteles’in bazı düşüncelerinin resmi öğretiye ters düştüğü için nasıl gizlenmeye çalışıldığına da yer veriliyordu.



scotusex8.jpg



İ) Skolastik dönem nasıl sona erdi?

Buna basit bir yanıt vermek zor.

Feodal dönem sona ererken, kilisenin de gücü azalmaya başlamıştı. Siyasi nedenlerle Papalar üçe çıkmış ve birbirleriyle kıyasıya mücadeleye girmişlerdi.

Ulusçu düşünceler de etkiliydi.

İtalya da zengin ve eğitimli tüccarlar sınıfının yükselişi , Antik dönem kent devletlerini anımsatan İtalyan Kent devletlerinin gücünün artması ve daha bir çok etken yeni eğilimleri de beraberinde getirdi.

Skolastik Dönemin sonu için ille de bir olgu isterseniz, Bruno’nun yakılması sembolik bir değer taşır. Bruno, gökbilimci, matematikçi ve filozoftu. Neydi suçu: O , Evrenin tanrı ile özdeş olduğu düşüncesi temelinde, Copernicus’un kuramının felsefi içerimlerini geliştirmişti.
 
Bu bölümde yaralanılan kaynaklar:

1.Felsefe El Kitabı Selahattin Hilav Gerçek Yayınevi

2.Felsefe tarihi Sahakian İdea Yayınları

3.Yeni Başlayanlar Richard Osborn Milliyet Yay

İçin Felsefe

4.Felsefe Sözlüğü A.Baki Güçlü-Erkan Uzun Bilim ve Sanat Yay.

Serkan Uzun-

Ü.Hüsrev Yoksa
 
Geri
Üst