Türkiye'nin Yolsuzlukla İmtihanı

Whistle

Ruhsuz Filozof
Kurucu
Kurumsal Üye
Geliştirici
Yardımsever Üye
Mesaj
11.494
Çözümler
546
Beğeni
12.049
Puan
5.864
Türkiye gündemi 17 Aralık Yolsuzluk ve Rüşvet Operasyonu ile sarsıldı.Operasyon çerçevesinde üç bakanın oğlu, ünlü iş adamları gözaltına alındı.Soruşturmalar Başbakan'ın oğlu Bilal Erdoğan'a kadar uzandı.İktidar soruşturmaları engellemek için binlerce polisi, hakim ve savcının görev yerini değiştirdi.Soruşturma dosyasını savcıların elinden aldı.Yine soruşturmanın engellenmesi için yasalar değiştirildi.Geçtiğimiz günlerde Başbakan ve oğluna ait olduğu iddia edilen ses kayıtları ile Başbakan'ın adının yolsuzluk ve rüşvet skandalına girmesine sebep oldu.

Yaşanan gelişmeler Türkiye'de geçmişte meydana gelen yolsuzlukları akla getirdi.İşte cumhuriyetin kuruluşundan bu yana ortaya çıkan yolsuzluklar:

OTOBÜS YOLSUZLUĞU

Atatürk'ün vefatından sonra Cumhurbaşkanı olan İsmet İnönü, geçmiş dönemle ilgili bir dizi soruşturma açtırdı. Bunlardan ilki İstanbul'un Vali-Belediye Başkanı Muhittin Üstündağ hakkında otobüs alımlarında ve Surp Agop Mezarlığı ile Asri Mezarlık'ta bazı yolsuzluklar yapıldığı gerekçesiyle açılan soruşturmalardı. Ancak bunlardan bir şey çıkmadı ve Üstündağ kısa süre sonra beraat etti.

KÖNİG SKANDALI: UÇAK YOLSUZLUĞU

König skandalı, 8 Ocak 1939 tarihli Tan gazetesinde "Tayyare Kaçakçılığı... Türkiye için Amerika'dan tayyare alıp, Franko'ya satmak isteyenler tutuldu" başlığıyla duyuruluyordu.
Skandalda öne çıkan kişi, Ekrem König adlı bir istihbarat görevlisiydi. Ekrem König, Milli Müdafaa Vekili Kazım Özalp'in imzasını taklit ederek ABD'ye değil, Kanada'ya 40 uçak sipariş etmişti. Uçakların kime gittiği konusu günümüze kadar muamma olarak kaldı.

König,1942 Eylül'ünde Naziler tarafından Paris'te tutuklandı. 8 ay Monako Prensliği'nde tutulduktan sonra Türkiye'ye teslim edildi. 1943 Temmuzu'nda davaya başlandı.

König dava sırasında İspanya'ya uçak satış işini Fuat Baban ile yaptığını ve bu işten 175 bin lira komisyon aldığını açıkladı. Yargılama sonunda sadece König'e 4 yıl hapis, 4 yıl kamu hizmetlerinden mahrumiyet cezasına verildi.

DENİZBANK GEMİ YOLSUZLUĞU

İmpeks, Satie ve Denizbak skandalları da 1938 ve 1939 yıllarında yaşandı. İmpeks, Kemal ve Şakir Seden kardeşler tarafından 1938 Kasım ayında kurulmuş bir komisyon şirketiydi. Üçüncü kardeş Süleyman Seden ise, Denizbank İstanbul Şubesi'nin Teknoloji Müdürlüğü'nde çalışıyordu.

İmpeks, Denizbank tarafından İngiliz tersanelerine sipariş edilen 11 geminin siparişinde komisyonculuk yapıyordu. Daha sonra İsmet İnönü'nün açıkladığına göre, firma kendisini Etibank-Merkez Bankası-Denizbank-Kömür Şirketleri ve İktisat Vekâleti'nin temsilcisi olarak tanıtıp yüzde 4-6 ıskonto ile iş bağlıyordu.

Fındıklı'daki bir Fransız elektrik şirketinin merkezi olan Satie binası ise, Elektrik İdaresi tarafından 106 bin lira karşılığı satın alınmak üzere iken Satie Şirketi tarafından iki katından fazla bir bedelle 250 bin liraya Denizbank'a satılmıştı. Ortada tipik bir devleti dolandırma söz konusuydu.

24 Ocak 1939 günü İmpeks, Denizbank binaları ile ve Seden kardeşlerin evlerine baskınlar yapıldı. Denizbank'ın yabancı tersanelere verdiği 11 adet gemi siparişleri iptal edildi, satın alınan gemilerle ilgili alım işlemleri incelenmeye alındı. Bazı dosyalarda yolsuzluklar tespit edildi.

Soruşturma soncunda İstanbul Barosu Başkanı ve Kocaeli Mebusu Hasan Hayri Tan'a 12 bin lira vekalet ücreti ödendiği ortaya çıkarıldı. Sonunda Denizbank'ın Celal Bayar tarafından atanmış tüm kadrosu işten çıkarıldı. Denizbank'ın üst düzey yöneticileri tutuklandı. Uzun süren temyiz sürecinden sonra Denizbank, İmpeks ve Satie davalarından yargılananların hepsi beraat etti.

BAKIR, KALAY, LASTİK YOLSUZLUĞU

Tek parti döneminin son yolsuzluk skandalları ise, İkinci Dünya Savaşı sırasında yaşandı. Bu dönem karaborsacılık, karne yolsuzlukları, 1947'de Marshall Yardımları ile başlayan ithal malları tahsislerindeki yolsuzluklar, bakır, kalay, lastik yolsuzlukları yüzünden Gümrük ve Tekel Bakanı Suat Hayri Ürgüplü ve bakanlığın pek çok memurlarının yargılanmasıyla sonuçlandı. Yargılamalar sonucunda Ürgüplü beraat ettirilirken, memurlara ise ufak tefek cezalar verildi.

İMAR YOLSUZLUĞU

İstanbul'u imara açan belediye başkanı olarak bilinen Bedrettin Dalan, belediye başkanlığı döneminde Üsküdar sahilini imara açtı. İstanbul'un silüetini bozmasına ve mimarların karşı çıkmasına rağmen Dolmabahçe Sarayı'nın karşısındaki Gökkafes'e imar izni verdi. 1986-88 arasında Tarlabaşı yıkımlarıyla ise, bugünkü Tarlabaşı Bulvarı ortaya çıktı.
Unkapanı'nda bulunan İstanbul meyve-sebze hali Avrupa Yakası'nda Bayrampaşa'ya, Anadolu Yakası'nda ise İçerenköy'e taşındı. Bu imar harekatı yolsuzluk iddialarını gündeme getirdi. 1986'da kurulan Yolsuzlukları Araştırma Komisyonu tarafından 35 dosyası Meclis'e taşındı. İmar yolsuzluğu iddialarından sonra İstanbul'da Dalan dönemi sona erdi.

CİVANGATE SKANDALI

Civangate Skandalı, 1990'lı yıllarda, Emlak Bankası eski genel müdürü Engin Civan ile müteahhit Selim Edes arasındaki suç ilişkisinin açığa çıkmasıyla patlak veren ve 1990'lı yılların ortalarında Türkiye gündemini uzun süre işgal etmişti.
Müteahhit Selim Edes, 1985'te Emlak Bankası'na sattığı bir arazinin parasının tahsil edememesi üzerine, Emlak Bankası Genel Müdür Yardımcılığı, Denizcilik Bankası Genel Müdürlüğü ve Emlak Bankası Genel Müdürlüğü yapan Engin Civan'a alacağının tahsili için rüşvet verdiğini itiraf etti.
Alaattin Çakıcı'nın talimatıyla harekete geçen Davut Yıldız, Mecidiyeköy'de pusu kurduğu Engin Civan'ı otomobilinin içinde vurdu. Yargılama sonunda, Edes'ten rüşvet almak suçuyla yargılanan Civan, 7 yıl 6 ay hapis ve 62.5 milyar TL para cezasına çarptırıldı. 550 gün hapis yatan Civan, 2 Nisan 1996'da tahliye edildi.
Engin Civan'ın hani nerede bana para verdiğinin belgesi var mı sorusuna Selim Edes'in verdiği Rüşvetin belgesi mi olur pezevenk ünlü yanıt literatüre geçmişti.

MESUT YILMAZ'IN YOLSUZLUK DAVASI

1998 yılında yaşanan Türkbank skandalında Korkmaz Yiğit'in yayınlanan "itiraf kaseti" sonucu ANAP-DSP-MHP koalisyonu yıkıldı ve dönemin Başbakanı Mesut Yılmaz için Yüce Divana giden yolun önü açıldı. Meclis'te kurulan özel bir komisyon, bu konuyla ilgili olarak çok sayıda siyasetçi ve gazetecinin ifadesini aldı. Komisyon hazırladığı raporda, Mesut Yılmaz'ı ihaleye fesat karıştırmaktan suçlu buldu.

TANSU ÇİLLER'İN MAL VARLIĞI

DYP Genel Başkanı Tansu Çiller hakkındaki malvarlığı soruşturması önergesini gündeme getirdi. Bu bildiride, "Çiller'in milletvekili seçildikten sonra TBMM Başkanlığı'na sunduğu mal bildirimi ile daha sonraki bildirimleri bir tablo halinde incelendiğinde, mallarındaki artışın hiç de usulüne uygun artışlar olmadığı, kanunlara, hukuka ve genel ahlaka aykırı şekilde elde edilebilecek fahiş artışlar olduğu görülmüştür" değerlendirmesi yapıldı.
Servet artışı 1.605 milyon dolar olarak hesaplandı. Buna Demirbank'tan 1992 yılında alınan kredi de eklendiğinde, izahı gereken ve soruşturmaya esas olması gereken tutar 2 milyon dolar olarak belirtildi. O günkü döviz kurları dikkate alındığında Çiller'in 471 milyar 234 milyon lirası sorgulandı.

İSKİ YOLSUZLUĞU

Türkiye'nin yakın dönem skandallarında biri de, "İSKİ yolsuzluğu" olarak gündeme geldi. Skandalın merkezindeki isim olan İSKİ'nin Genel Müdürü Ergun Göknel, "Rüşvet, yolsuzluk ve mal beyanında bulunmamaktan" 1993'te tutuklandı. Toplam 12.5 yıla mahkûm oldu ve 5 yıl hapis yattı. Köknel'in ihaleleri paravan şirketlere aktardığı öne sürüldü.

TANSU ÇİLLER 'SAF BİR BAYAN'

Selçuk Parsadan, 1993 yılında sahibi olduğu Türk Basın Ajansı'nı Ankara'ya taşıdı ve küçük çaplı dolandırıcılık işlerine başladı. Sinema sanatçısı Perihan Savaş'ın adını kullanarak, dönemin Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel'i, Antep Belediye Başkanı Celal Doğan'ı, dönemin Başbakanı Tansu Çiller'i, Adnan Polat'ı dolandıran Parsadan, en büyük vurgununu örtülü ödenekten aldığı para ile yaptı.

2 Kasım 1995 tarihinde emekli Orgeneral Necdet Öztorun'un sesini taklit eden Parsadan, Tansu Çiller'i telefonla arayarak, "Kemalistler Derneği" için 5,5 milyar lira istedi. Para ertesi gün Başbakanlık Örtülü Ödeneği'nden Parsadan'ın hesabına yatırıldı. Olayın polis tarafından öğrenilmesinin ardından Parsadan 10 Mayıs 1996 tarihinde Balıkesir'in Altınoluk ilçesine giderek saklandı.

Bu arada cep telefonu ile canlı olarak bağlandığı televizyon programlarında Çiller için "saf bayan" tanımlamasını kullanan Parsadan, kendi deyimiyle "hükümet destekli ülkücü mafyanın" peşinde olduğunu bildiği için hayatından endişe ediyordu.

Kaynak: Radikal
 
Geri
Üst